Her bitkinin hayati faaliyetleri doğma,büyüme ve gelişme (canlılığını devam ettirme) üreme ve ölme safhalarını içerir.
Bitkiler canlı kalabildikleri müddetçe içinde bulundukları yaşama ortamından belli maddeleri alıp, onları kendi yapısal maddelerine göre değişikliğe uğratırlar. Böylece hayatiyetlerini devam ettirirler.
Bitkiler bulundukları ortamdan su ve suda erimiş maddeleri almak zorundadırlar. Bitkiler topraktan suyu kökleri vasıtasıyla alırlar. Bitki köklerinin topraktan suyu alışlarında toprağın yapısı ve çeşidi büyük önem arz etmektedir. Çünkü, toprak yapısına bağlı olarak kendine özgü bir su tutma kapasitesi meydana getirmiştir. Bu özellikten dolayı bitkiler topraktaki suyu alabilmek için farklı kökler oluşturmuşlardır. Bitki kökleri, bitki çeşidine bağlı olarak 60-90 cm.’den 30-40 metreye kadar değişiklik gösterebilirler. Bu değişiklikler bitki tür ve yaşayışına göre değişir.
Toprakla buluşan tohum, kendi ağırlığının belli bir miktarında nem çektiği takdirde çimlenebilir. Toprakta yeterli nem bulunmaz ise çıkış problemi yaşanmaktadır. Bitkinin ihtiyaç duyduğu nem karşılanmaz ise bitki kendini ayarlama yoluna gider. Yapraklar daha dar, kardeşlenme daha az, başakta başakcık sayısını azaltmaktadır. Bitki kökleri tarafından topraktan alınan su yeterli olmadığı zaman bitki canlılığında yavaşlama ve pörsüme görülmekte, meydana gelmiş olan kardeşlenme sayısında azalma ve gelişme geriliği görülmektedir.
Sapa kalkma döneminde görülen su yetersizliği sonucunda çiçek sayısında azalmaya neden olmaktadır. Çiçeklenme döneminde görülen su yetersizliğinde ise başaktaki tane ağırlığı etkilenmektedir. Bitkinin ilk gelişme dönemindeki bu olumsuzlukların yaşanmaması için, ekimin zamanında yapılması, bitki köklerinin belli bir gelişmişlik düzeyine ulaşması ile aşılabilmektedir.
Kış döneminde doğal olarak bitkilerin soğuğa karşı içinde bulundukları ortama göre değişmekle beraber, direnç azalması olmaktadır. Bitkilerdeki soğuk zararını bitkinin içinde bulunduğu gelişme devresine, soğuğun zaman olarak süresine, sıcaklığın ani veya yavaş yavaş düşüş hızına, tarlanın düz veya meyilli olup, olmamasına bağlı olarak etkilemektedir. Ayrıca bitkinin bulunduğu ortamdaki azot ve nem miktarı da bitkinin soğuğa duyarlılığını etkilemektedir. Hububatın hangi devrede soğuk zararının etkisinde kaldığı önem arz etmektedir.
Bitki çimlenme, kardeşlenme, sapa kalkma, kın, başaklanma ve olum devrelerinde soğuk zararına uğrayabilir. Çimlenme devresinde meydana gelen soğuk zararı, bitki henüz çok taze ve küçük olduğu için ölümler görülebilir. Kardeşlenme ve sapa kalkma dönemlerinde yapraklarda sararma ve yanıklık, gövdede haşlanmış görünüm arz eder. Başaklanma devresinde görülen soğuk zararı başakta beyazlanma ve kısırlık, yaprak uçlarında beyazlanma ve büzülme şeklinde görülür. Bu durum verimi olumsuz yönde etkiler. Tane oluşumu devresinde olacak soğuk zararında ise; taneler buruşuk, çalık ve zayıf olur.
Kışın yeteri kadar nemi alan toprak donma hacmi genişler ve toprak kabarır. don kabarması dediğimiz bu olay sırasında özellikle zayıf kökler kopar, buna bağlı olarak bitki ölür. Bu zarar daha çok homojen olmayan topraklarda görülür.
Bitkiler için en uygun rüzgar hızı saniyede 3-5 metredir. Bu hız ancak bitkilerin yapraklarını oynatır. Bitkilerde herhangi bir zararlanma olmaz. Bitkinin topraktan aldığı su ile yapraktan kaybettiği su dengededir. Bu rüzgar hızı bitkilerdeki tozlanma ve döllenmeye de yardımcı olur. Rüzgar hızı saniyede 5 metrenin üzerine çıkarsa bitkilerdeki su kaybı artar.
Facebook'ta Yayınla>