Bozdağın efendileri…
Anadolu yaban koyunları
Yavuz Çolak
Vet. Sağ. Tek.

Yaratılış gayesi ve sebebi bilinemeden, gerek ülkemizden ve gerekse bütün Dünya’dan yok edilerek soyu kurutulmuş bitki ve hayvan türleri yaşatılabilmiş olsaydı kim bilir hangi çaresiz hastalığa derman bulunacak, ümitsizlik içinde kıvranarak gelecekte doğması çok muhtemel çevre felaketlerine çözüm arayan bilim adamları bugün belki de ekolojik denge ile ilgili sorunlarla uğraşmayacaklardı. Hatta belki de Dünya’nın en paha biçilmez ekonomik değerini oluşturabilecek stratejik bir kıymet insanların mutluluk kaynağı olabilecekti. Yitirdiklerimiz ve geri getiremeyeceklerimiz üzerine daha bir dolu varsayımlar ve teoriler üretilebilir. Kaybettiklerimizin arkasından dövünüp ah-vah etmektense, sahip olduğumuz değerlere iyi sahip çıkmalı, mevcutları iyi korumalıyız. Sırlarla dolu evrende insanoğlunun yetkisine bahşedilen nimetler maalesef yine insanoğlu tarafından acımasızca talan edilmekte...

Dünya’mızda ve bizim üzerinde yaşadığımız ülkemizde tehdit altındaki bitki ve hayvan türleri içindeki endemik türlerin yaşatılabilmesi için sarf edilen tüm çabalar onların soylarını sürdürülebilir hale getirmek içindir.

İşte yazımızda konu edeceğimiz Anadolu Yaban Koyunları (Ovis Gmelini Anatolica) sayıları 35’lere kadar düşüp, yok olma tehlikesi ile yüz yüze geldikleri bir sırada, 1967 yılında korumaya alınarak bugün 1800’lere varan bir populasyona ulaşmış, Dünya’da sadece ülkemizde Konya Bozdağ’da var olan endemik bir türdür. “Kaya Davarı”, “Dağ Koyunu”, “Ceran- Ceylan” gibi yöresel adlarıyla anılan, kutsal bir hayvan olduğuna inanılan Anadolu Yaban Koyunları’mız bugün Bozdağ’daki Çevre ve Orman İl Müdürlüğümüze bağlı koruma ve üretme sahasında 3400 hektarlık elektroşoklu tel çit ile çevrili alan içinde yaşamlarını sürdürmektedirler. Ekim ayı içinde Bozdağ’a çıkıp, yerinde incelemek, fotoğraf çekmek için Çevre ve Orman Müdürlüğünden izin alarak gittiğimizde, o gün yaban koyunlarının sayım çalışması için bölgede kalabalık bir ekibin Bozdağ’da olduğunu öğrendik. Bu bizim için hem iyi hem kötü bir sürprizdi. Koruma ve üretme sahasının nizamiyesinde kalan görevlilerle dar bir alanda gözlemlerimizi yapıp, fotoğraflar çekebildik. Kış için hazırlanan ot ve yonca balyalarının yığıldığı bölgeye alışmış olan yaban koyunlarımız 7-8 başlık gruplar halinde yakınlarımıza kadar inip sanki bize poz vermeye çalışırken en ufak bir hareketimizle çok süratli bir şekilde bölgeden tepelere doğru uzaklaşıyorlardı. Bu arada saha içerisinde ağlarla örtülü bir tenis kortu gibi kapalı bir kafeste yetiştirilen kekliklerin fotoğraflarını çektik. “Alakeklik, kaya kekliği” diye de adlandırılan bu olağanüstü zarif kuşların da yetiştirilip, birkaç çift halinde av ve yaban hayatını koruma amacına uygun olarak yok edildikleri dağlara salındıklarını öğreniyoruz. Tam bir çevreci ve doğa hayranı olduğunu bildiğim Ç.E.Y. Şube Müdürümüz ve ekip arkadaşlarımızla gittiğimiz Bozdağ’da umduğumuz gibi geniş bir alanda dolaşma şansımızı, sayım çalışmasını olumsuz etkilememek için bir başka zamana ertelemek zorunda kalmıştık. Ancak gördüklerimiz ve öğrendiklerimiz de bize yetmişti. Daha sonra ziyaret ederek bilgilerine başvurduğum Çevre ve Orman İl Müdürü Sayın Nuri Kunt’dan, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdür Vekili Sayın İbrahim Yalçın’dan, Yaban Koyunları Koruma Alanlarının Sorumlu Mühendisi Sayın Mehmet özdemir’den ve Veteriner Hekim Sayın Musa Çelik Bey’lerden çok kıymetli bilgiler ve dökümanlar temin ettim. Kendilerine yardımları için minnettarlığımı borç biliyor, saygılarımı arz ediyorum. Okuyucularımızı bilgilendirmek, çevreci- duyarlı kişi ve kuruluşların dikkatlerini böylesi hassas konulara çekebilmek için, düşüncelerimizi de katarak hazırlayıp sunduğum yazılarım için verdikleri destek ve bilgiler için de ayrıca teşekkürlerimi arz ediyorum.

Pek çok araştırmalara, tez çalışmalarına, makalelere konu olan yaban koyunlarımızla ilgili olarak Çevre ve Orman İl Müdürü Sayın Nuri Kunt’la yaptığım söyleşide yaptıkları çalışmalar, yaşadıkları problemler ve aşılması için düşünceleri ve gelecekteki planlarından söz ettiler. Sayın İl Müdürüm; Bozdağ’da 3400 hektarlık elektroşoklu çitle çevrili alan içinde 1800 baş civarında yaban koyunu olduğunu, 42 bin hektar yüzölçümüne sahip Bozdağ’da, çitle çevrili 3400 hektarlık alanın mevcut hayvanlara dar gelmeye başladığını, beslenme ve barınma sorunlarının arttığını, en az 10-15 bin hektarlık daha çevrili alana ihtiyaç olduğunu, doğal düşmanları kurt, tilki, kartal ve köpeklerden başka kaçak avlanmanın sadece koyunlarımız için değil, tüm hayvan populasyonları için de büyük bir tehlike olduğundan söz etti. “Bozdağ yöresinde 16 köy ve 52 tane koyun ağılı olması sebebiyle aşırı otlatma ve bilinçsiz kullanma sonucu bozulan ve daralan meralar sonucu bölgede sıkı koruma göz önüne alınırsa yöre insanında bir hoşnutsuzluk da ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.” dediğinde Sayın İl Müdürümden burada konuyu biraz daha açmasını, yöre insanının böyle bir değerin korunmasına niçin destek vermede gönülsüz davrandığını, bu sorunu nasıl aşacaklarını sordum. “Yöre insanının hayvancılık faaliyeti nedeniyle meralarının kısıtlandığını düşünerek, kendilerine bir fayda sağlamadığı, bir getirisi olmadığı düşüncesiyle yaban koyunlarımızın varlığından memnun olmadıklarını düşünüyoruz. Bunu kaçak avlanmaların önlenmesi için beklediğimiz ihbar ve işbirliği taleplerimize destekde duyarsız kalmalarından anlayabiliyoruz ancak, yapacağımız çalışmalarda bilhassa eğitim seferberliği başlatarak ileriki yıllarda yaratılacak rantın büyük olacağını, yapılacak yasal düzenlemelerle kazanımlardan Bozdağ’a sınırı olan köylerin pay alabileceğini, çocuklarına iş sahaları olabileceğini, böyle bir şansı başka yöre ve insanların yakalamasının imkansız olduğunu, bunun değerlendirilmesi gereken bir fırsat olacağını anlatacağız onlara.” Sayın İl Müdürüm konunun burasında gelecekteki tasarımları ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Dünya’da endemik türler üzerinde yapılan çalışmalardan, televizyonlardan izlenen belgesellerden de anlaşılacağı gibi, yapacağımız yatırım ve altyapı çalışmalarını tamamlarsak, Dünya’nın dikkatini buraya çekerek turizm yönünden burada büyük bir hareket olacağını, düzenlenecek av ve safari turları ile tabi bunları bilinçli ve planlı yaparak, ayrıca gözlem evleri ve izleme kuleleri düzenlemelerini yaparak insanları buraya çekebilir ve büyük gelirler elde edebiliriz inanıcını taşıyoruz. İşte bunları anlatacağız yöremize ve tüm insanlarımıza. Ne kadar güzel ve müthiş fikirler olduğuna bu satırların yazarı olarak ben de sonuna kadar katılıyor ve gönülden destekliyorum.

Av ve safari turu deyince insanlarımız yanlış anlamasın diye de Sayın Müdür’üm şunları söyledi:

Bir yaban koyununun ömrünün azami 15-18 yıl olduğunu belirtip sürü içindeki yaşlı nüfusun ölerek telef olduğunu, sürüler içinde erkek nüfusun giderek arttığını ve dengeleri olumsuz olarak bozduğunu altını çizerek anlattıktan sonra tabi bunların ileriki safhaların tasarımı olduğunu, altyapısı oluşturulduktan sonra av- safari alanlarının tecrit edilebileceğini, bahsettiği yaşlı ve erkek hayvanların bu alanlara kaydırılarak bunların yapılabileceğini ifade etti. Yabancılardan profesyonel diyebileceğimiz avcı gruplarından sadece en yaşlı bir koçu avlama karşılığında 30 bin dolar ödemeye hazır olduklarını teklif ettiklerinden söz etti. Ayrıca Gaziantep hayvanat bahçesine 3 baş koyunun 10 bin dolar karşılığında verildiğini öğrendiğimde, şuna inandım ki elimizde çok iyi korunması gereken bir elmas, bir altın madeni olduğunu insanımıza iyi anlatmalıyız. Bu işin sadece ekonomik boyutu.

Bu değeri yok olmaktan kurtarıp, bu günlere taşıyan, gelecek içinde bir umut haline getiren kişi ve kuruluşlara, emeği geçenlere, destek verenlere, yetkililere hepimiz, tüm insanlık minnet borçluyuz. Kutsal amaçlara ve hizmetlere kendini adayanlar başımızın tacıdır.

Yaban koyunlarımızın yaşadıkları 1800-2000 m. rakımlı Bozdağ ile daha önce yaşadıkları alanlar üzerinde araştırma çalışmaları yapıldığını, Anadolu Yaban Koyunu’nun başka yaşam alanlarının tespitine çalışıldığını, sonuçların olumlu olması halinde başka bölgelerde de yeni kolonilerin oluşturulabileceği düşünülmekteymiş. Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürü İbrahim Bey’den ve yaban koyunları üzerine tez çalışmalarını sürdüren Veteriner Hekim Musa Bey’den de edindiğim bilgiler ışığında Anadolu Yaban Koyunları ile ilgili literatür bilgileri de aktardıktan sonra yazımı bitirmek istiyorum. Yaşam süresi 15-18 yıl kadar olan yaban koyunlarının dişileri en fazla 50, erkekleri ise 75 kg canlı ağırlığa ulaşabilmekte, sürü halinde yaşama alışkanlığına sahip ergin erkeklerin 10-15 bireylik sürüler, dişilerin, yavru ve cinsel olgunluğa erişmemiş erkeklerin de 18-20 bireylik sürüler oluşturdukları, çiftleşme dönemi olan aralık ayından doğum zamanı olan mayıs ayına kadar da karışık sürüler halinde yaşadıklarını, tehlike anında yaşlı bir dişinin liderlik yaptığı kalabalık sürülerde yaşlı erkeklerde her zaman arkadan sürüyü kollamaktadır. Arka ayakları ön ayaklarından daha uzun olan bu hayvanlara yüksek tepelere daha hızlı tırmanma özelliğini de kazandırmaktadır. Bozkır hayatına uyum gösterdiklerinden besinlerinin büyük bölümünü step bitkileri teşkil eder. İlkbaharda Bozdağ’ın zengin bitki örtüsünden yararlanan koyunlar Sonbahar ve Kış aylarında yazdan kalan bitkilerin özellikle Erodium türlerinin toprak altı yumruları ile beslenir, toynakları ile kazarak ulaştıkları bu yumrular sayesinde tatlı ve sulu bir besin sayesinde uzun süre susuzluk sorunlarınıda giderirler. Susuzluğa karşı çok dayanıklı Yaban Koyunlarına kurak yaz aylarında beş noktada inşaa edilen su deposu ve yalaklara tatlı su takviye edilmekte, karlı kış günlerinde de hayvanların uğrak yerlerine kuru ot ve yonca ile beslenmeleri desteklenmektedir. Konuyu daha fazla uzatmadan sözlerimi noktalamak isterken; üzerine pek çok yazılar yazılabilecek böylesi konularda yanlış anlaşılmaktan yada bir yanlışlığa sebebiyet vermekten her zaman tedirgin olmuşumdur. Ancak amacım her zaman kaybettiğimiz değerlere sahip çıkmak olmuştur. Yaşadığı çevreyi yaşanamaz hale getirmeyi başarabilen tek canlı insanken, yine yaşanamaz denilen bir çevreyi cennete çevirebilen bir tek canlı vardır oda yine insandır. Avlanırız diyerek birer birer yok ettiğimiz yaban hayatına kaybedilenleri yeniden döndürme gayretlerine yürekten desteklerimizi ve alkışlarımızı gönderiyoruz.

Atlasta, Kaçkarlar’daki tehdit altındaki dağkeçileri için yazan Cemal Gülas yazısını şöyle bitirmiş;

“ Yaşama hakkının yalnızca insanlara ait bir hak olmadığına inanırım. İnsanlar en azından kendi eğlencelerine diğer canlıları feda etmemeliler. Kendi hayatımızı önemsediğimiz kadar diğer canlıların hayatını da önemseyebilirsek, Dünya bizim için daha güzel ve yaşanılır olacak...”

Saygılarımla...

Facebook'ta Yayınla>
Soru / Yorum Eklemek İçin Tıklayınız
..:: Sorular / Yorumlar ::..
Henüz yorum eklenmemiştir. Yorum Eklemek için Tıklayınız.
Ne? nedir? Nasıldır? Nasıl yapılır? Ne zaman yapılır?
Copyright - Tarım Kütüphanesi - 2007