TEORİDEN PRATİĞE KÜLTÜREL MÜCADELE VE GELECEK STRATEJİSİ Dr. Nevzat BİRİŞİK Genel Müdür Yardımcısı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü

a. Giriş

Genel bir ifadeyle tarım; insanların gıda, giyinme ve barınma ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde farklı canlıların çoğaltılması, üretilmesi ve bunlardan insanların ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap verecek ürünlerin en uygun koşullarda en yüksek verimle elde edilerek işlenmesi muhafazası ve satışı sürecini de kapsayan ekonomik, sosyal ve kültürel bir faaliyettir. Bu ifadeden de tarımın bir üretme ve yaşama kültürü olduğu anlaşılmaktadır. Tarihsel açıdan bakıldığında tarım; fert hayatından aile ve toplum hayatına, göçebelikten yerleşik hayata, avcılık ve toplayıcılıktan üretime ve istihsal kabiliyetine erişmekle elde edilen kültürel bir kazanımdır. Yani tarım; yerküredeki canlıların gözlemlenmesi, tanınması, insan eliyle çoğaltılması ve bunlardan elde edilen ürünlerinin işlenerek insanların farklı ihtiyaçlarının giderilmesi yoluyla oluşan binlerce yıllık birikimi kapsayan bir kültürdür.

Günümüzde özellikle gelişmiş toplumlarda tarımla ilgilenen nüfus oranı oldukça azalmış olup, gelişmiş ülkelerde % 1 seviyesine inmiş olmasına rağmen, bazı ülkelerde bu oran % 70’ler seviyesindedir. Günümüzde tarımla istihdam edilen nüfusun dünya ortalaması % 35’tir ve tarım halen dünyadaki en büyük istihdam alanıdır. Tarım bireylerin istihdamından ziyade sosyal ve kültürel yönleri daha çok öne çıkan bir alandır. Bu gün için dünyada tarımsal üretimin yaklaşık

% 95’i halen aile çiftçiliği şeklinde gerçekleştiriliyor olması ise bunun en büyük göstergesidir. Çünkü “Aile Çiftçiliği” diğer ekonomik faaliyetler gibi yatırım yapmak ve kar amacıyla faaliyette bulunmaktan daha çok bir yaşam tarzı ve yaşam kültürünü ifade etmektedir. Bu sebeple batı dillerinde tarım “cultura, agricultura” şeklinde ifade edilmiş, ülkemizde de çiftçiye “rençber” denmiştir. Bugün “tarım” akademik dünyada “uygulamalı fen bilimleri” olarak kabul edilmekle birlikte bu faaliyeti pratikte yaygın bir şekilde bu bilim dalında eğitim almış ziraat mühendisleri, zooteknistler ve veteriner hekimler değil, bu faaliyet alanını yaşam şekli kabul etmiş köylüler veya çiftçiler gerçekleştirmektedir. Bunun en anlaşılabilir açıklaması ise tarımın sadece canlılık alemine ait sınırlı bilgilerle yapılacak bir üretim faaliyeti olmadığı, üretimden ziyade bir kültür ve yaşam şekli olduğudur.

Bu bağlamda Kültürel Mücadele; tarım yaparken tarımsal pratikler veya diğer adıyla tarımsal faaliyet kültürü yoluyla ortamda bulunan zararlı organizmaların baskı altında tutulması, zarar yapmalarının engellenmesi veya zararlarının azaltılmasıdır. Kültürel Mücadele; tohum ve yer seçimi, ekim ve dikimin zamanı ve şekli, bakım, besleme, hasat ve muhafaza koşullarının en az hastalık ve zararlı baskısı oluşturacak şekilde ayarlanmasıdır. Bu yönüyle Kültürel Mücadele büyük ölçüde tıp literatüründe “koruyucu hekimlik” olarak ifade edilen yaklaşımın bitki sağlığındaki karşılığı gibidir. Kültürel mücadelede amaç zararlı organizmaların ortaya çıkmasını engelleyecek üretim tekniklerinin kullanılmasıdır. İnsanoğlunun son yüzyılda gelişen kimyasal zirai mücadele kültürü hariç tutulursa kadim ve köklü zirai mücadele metodu da zaten kültürel mücadele ve bunu tamamlayan diğer bazı yöntemlerdir. Bu mücadelenin esası ise üretilen bitkiyi doğasına uygun en iyi şartlarda yetiştirmek ve doğada herhangi bir canlı türünün lehine ya da aleyhine insan eliyle aşırı bir durum oluşturmama ilkesine dayanır ve her zaman belirli oranda ekonomik bir kayba razı olmayı gerektirir. Kültürel mücadele çevre ve insan sağlığı üzerine en az risk oluşturan zirai mücadele yöntemlerinden biridir.

Yapılan bilimsel çalışmalar ve nüfus tahminleri 20 yy. yaklaşık 1.5 milyar olan Dünya nüfusunun 21. yy. ortalarında 9-10 milyar olacağını, ülkemiz nüfusunun da aynı tarihlerde 100 milyona yaklaşacağını göstermektedir. (Anonim, 2012). Artan bu nüfusun yeterli ve dengeli beslenmesi ve sanayinin ihtiyaçlarının karşılanması için ise tarımsal üretimin % 60-70 oranında artırılması gerektiği tespit edilmiştir. Bu artış ancak mevcut doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımı ile mümkün olabilecektir. Bitkisel üretimde zararlı organizmalardan kaynaklanan % 35 oranındaki kaybın % 20 oranına düşürülmesi ve % 33 civarındaki gıda israfının % 15 oranına düşürülmesi, dünyada açlıkla mücadele ve beslenme sorunlarının azaltılması amacıyla atılabilecek en önemli adımlar olarak görülmektedir.

Küresel iklim değişikliği ve kentleşme, mevcut yetiştiricilik sistemlerinin işlevsiz kalması ve tarımsal üretimde kullanılan doğal kaynaklar üzerindeki baskının artması sonucunu doğurmuştur. Özellikle bitkisel üretimde bitki sağlığı sorunlarından kaynaklanan kaybın azaltılması için alınacak tedbirlerin doğal kaynaklar ve üretim sistemleri üzerine olumsuz etkilerinin azaltılması, çevre ve insan sağlığının korunması çok büyük önem arz etmektedir. Bugün için yerkürede 7 bin civarında gıda olarak kullanılabilen bitki türü mevcut olup bu bitkiler üzerinde yaklaşık 100 bin potansiyel zararlı organizma ve 5 bin civarında hali hazırda ekonomik kayba neden olan canlı türü vardır. Ülkemizde ise 165 civarında bitki türü ekonomik olarak yetiştirilirken bu üretimde 573 civarında zararlı organizmadan dolayı her yıl değişik oranlarda kalite ve miktar kayıpları yaşanmaktadır.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artan ulaşım ve ticaret nedeniyle her gün yeni zararlı organizmalar ortaya çıkmakta ve iklim şartlarının etkisiyle de epidemiler meydana gelebilmektedir. Bilimsel çalışmalar neticesinde; GDO, dayanıklı çeşit, biyoteknoloji, nanoteknoloji gibi modern birçok mücadele tekniği geliştirilmekle birlikte aynı anda hem bitki sağlığını hem de çevre ve insan sağlığını etkin şekilde koruyacak tedbirleri almak oldukça zor görünmektedir. Bu nedenle bitkisel üretimi sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde devam ettirmek ve geliştirmek için insanlık tarihi boyunca geliştirilen tüm mücadele yöntemlerinin bilimsel yöntemlerle akılcı bir şekilde bir arada kullanılması gerekmektedir. Çünkü hiçbir mücadele yöntemi tek başına tüm bitki sağlığı sorunlarını uzun vadede çözmeye yeterli değildir. Bu nedenle Bakanlığımız tüm dünyada kabul görmüş olan Entegre Zirai Mücadele (IPM) olarak tarif edilen bütün tekniklerin bir arada ve optimum düzeyde sürdürülebilir şekilde kullanıldığı bir yaklaşımla bitki sağlığı sorunlarının çözümünü hedeflemektedir.

Tarımsal üretimin doğal kaynakları olan su, toprak ve iklim üzerindeki artan baskının azaltılması ve gelecek nesiller için tarım yapmaya elverişli doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı için, bilimsel ve entegre bitkisel üretim ile bitki sağlığı sistemlerin geliştirilmesi ve uygulanması acil bir ihtiyaçtır. Bu niyetle hazırlanmış olan “Teoriden Pratiğe Kültürel Mücadele” kitabının amacı Ülkemizde entegre mücadelenin daha etkin yürütülebilmesi için dünyanın en kadim tarım çoğrafyası olan ülkemizdeki Kültürel Mücadele konusundaki bilgi birikimi ile dünyadaki bilimsel literatürün derlenmesi ve ilgili taraflarla paylaşılmasıdır. Bu çalışma Entegre Mücadeleye katkı amacıyla 2012 yılında yayınlanmış olan “Teoriden Pratiğe Biyolojik Mücadele” ve 2013 yılında yayınlanmış olan “Teoriden Pratiğe Biyoteknik Mücadele” kitaplarının devamı niteliğindedir.

b. Kültürel Mücadeleye Genel Bakış

Bitki sağlığı sorunları başlıca iki etmen grubundan kaynaklanmaktadır. Bunlar biyotik (canlı) etmenler olarak adlandırılan yaban domuzu, kemirgenler, böcekler, mantarlar, bakteriler, parazit yabancı otlar, virüsler vb. zararlı organizmalar ile abiyotik (cansız) etkenler olarak adlandırılan don, dolu, aşırı sıcaklar, besin elementlerinin fazlalığı veya eksikliği nedeniyle bitkilerde oluşan fizyolojik sorunlardır. Tüm bu sorunların ortaya çıkmasını engellemek veya ortaya çıktığında zararının azaltılmasını sağlamak için insanoğlu tarım tarihi süresince birçok yöntem ve teknik geliştirilmiş ve bunlar zaman içinde bir disiplin haline gelerek metot haline gelmiştir. Örneğin bir bitkinin sökülerek veya kesilerek imhası bir teknik olup, bir hastalığın eradikasyonu amacıyla yapılırsa yasal mücadele, çapalama ile birlikte yapılırsa kültürel mücadele, geniş tarım alanlarında veya tarım dışı alanlarda makine ile yapılırsa mekanik mücadele metodu olarak değerlendirilebilir. Bu nedenle herhangi bir teknik veya yöntem kullanış amacı ve şekline bağlı olarak farklı mücadele metotların altında değerlendirilebilir. Bu yaklaşımla başlıca zirai mücadele metotları şu şekilde özetlenebilir:

1. Yasal Mücadele (Karantina)

2. Kültürel Mücadele

3. Fiziksel (Mekanik) Mücadele

4. Biyolojik Mücadele

5. Biyoteknik Mücadele

6. Kimyasal Mücadele

7. Entegre Mücadele

Bu çalışmada bazı kaynaklarda fiziksel veya mekanik mücadele metotları altında yer alan bazı yöntem ve teknikler Kültürel Mücadele Metodu başlığı altında verilmektedir. Çünkü bu mücadele yöntem veya tekniklerinin büyük bir kısmı kültürel mücadele başlığı altında toplanabilmekte olup bugüne kadar Bakanlığımız tarafından yayınlanan “Zirai Mücadele Teknik Talimatları” veya “Entegre Mücadele Teknik Talimatları”nda çoğunlukla bu şekilde ifade edilmiştir. Özellikle elle toplama, malçlama, solarisazyon vb. çok sayıda fiziksel veya mekanik mücadele olarak kabul edilen metot yetiştiricilikle entegre edilmiş ve uygulandığında bitkinin verim ve kalitesini veya yetiştiricilik şeklini etkileyen yöntemler olduğundan bu uygulamaların bu yönüyle “Kültürel Mücadele” başlığı altında yer almasının daha uygun olduğu düşünülmektedir. Çok geniş alanlarda yalnızca hastalık veya zararlılarla mücadele amacıyla gelişmiş teknik, alet ve makinalarla yapılan fiziksel ve mekanik mücadeleler elbette bu başlık altında değerlendirilemez. Örneğin tarım dışı alanlardaki bitkilerin alevle yakılması, bahçelerde elektrikli makinalarla yabancı otların biçilmesi, ambar zararlılarına karşı ısı ve radyasyon uygulamaları gibi uygulamalar kültürel mücadele kapsamında değildir.

Bu anlayışla kültürel mücadelenin başlıca yöntem ve teknikleri kısaca şu şekilde özetlenebilir;

- İklime uygun bitki tür veya çeşidinin seçilmesi

Bu konuda yapılabilecek en iyi tercih kendi bölgenize adapte olmuş bitki tür ve çeşitlerini seçmektir. Örneğin İç Anadolu için Tarsus beyazı yerine Çavuş üzümünü seçmek, Karadeniz için elma yerine kivi seçmek olası bitki sağlığı risklerini azaltmak anlamına gelir. Bulunduğunuz bölgeye uygun bitki tür ve çeşitlerini seçmeniz özellikle ilkbahar geç ve sonbahar erken donları ile aşırı sıcak-soğuk havalardan ve nem eksikliği veya fazlalığı gibi abiyotik yani canlı nedenlere bağlı olmayan zararlardan korunmuş olursunuz.

- Toprak yapısına uygun bitki tür veya çeşidinin seçilmesi

Özellikle çok yıllık bitkiler uzun yıllar boyunca aynı toprakta sabit olarak kalacağından toprak yapısının ve içeriğinin gelişen tüm teknolojik imkanlara rağmen değiştirilmesinin mümkün veya ekonomik olmamasından dolayı toprak seçimi son derece önemlidir. Örneğin; killi topraklarda şeftali, zeytin vb. yetişmezken kireçli ve taşlı topraklarda kayısı, badem ve kestane tercih edilebilir. Toprak derinliği az ise özellikle elma, armut ve sert çekirdekli meyveler için bodur anaçlar tercih edilebilir. Özellikle meyvecilikte hastalıklara ve toprak şartlarına aynı anda dayanıklı anaç seçmek önemlidir. Örneğin elmalarda ateş yanıklığı ve kök boğazı çürüklüğü ile kötü toprak şartlarına karşı genova anacı seçilebilir.

- Sulama suyu kaynağına uygun bitki seçilmesi

Sağlıklı bitki yetiştirmenin en önemli şartlarından biri de bitkilerin yeterli ve kaliteli su ile sulanmasıdır. Yetiştirilecek bitkinin tür ve çeşidine karar vermeden ve henüz dikime başlamadan muhakkak surette su kaynağı bulunmalı, suyun miktar ve kalitesine bakılmalıdır. Su ihtiyacı iyi belirlenmeli ve özellikle meyve ağaçları için bitkilerin 10 yaşında yılın en sıcak döneminde haftada tüketecekleri su miktarı üzerinden hesap edilmelidir. Örneğin yarı bodur bir elma yazın haftada en az 75 lt su tüketir. Eğer suyunuz az ise bağ, badem, dut vb. meyveler ile nohut veya güzlük lahana vb. bitkileri, su var ama yeterli değil ise kayısı, vişne vb. su bol ve kaliteli ise armut, elma, domates, patates gibi bitkileri tercih edebilirsiniz. Su kaynağı özellikle toprak kökenli hastalıkların taşınmasında çok büyük rol alır, suyunuzun hastalık görülen bir topraktan geçerek gelmediğine dikkat etmelisiniz. Suyun özellikle pamuk, yerfıstığı, soya, kavun, zeytin bahçesi vb. toprak kökenli Verticillium, Phytophtora ve Fusarium hastalıklarının yoğun görüldüğü bitkilerin yetiştirildiği alanlardan gelmemesi çok önemlidir.

- Bitkilerin uygun aralıklarla dikilmesi

Genel olarak bitkilerin sık dikilmesi nemi artırdığı ve güneşlenmeyi engellediği için özellikle mildiyö gibi hastalıklar ile yaprak biti ve beyazsinek gibi zararlıları artırır, üstelik çok sık dikmek daha çok ürün almak anlamına gelmez. Aynı şekilde çok seyrek dikimde verimi azaltmanın yanında güneş yanıklığı etkisini artırmak, rüzgâr etkisini kıramamak ve su kaybının artmasına neden olmak gibi zararları vardır.

- Uygun bitki kompozisyonu ve ekim nöbetinin seçilmesi Bitkilerin salgıladıkları bazı kimyasallar diğer bazı bitkiler için zararlıdır.

Örneğin ceviz domatesin, limon ise marulun büyümesini engeller. Ayrıca aynı türden bitkiler birbiriyle besin rekabetine girer, örneğin karalahana ile beyaz lahanayı yan yana dikmek veya soğan ile pırasayı yan yana dikmek doğru değildir. Burada iki hususa dikkat etmek gerekir. Birincisi aynı yetiştirme döneminde aynı cins içindeki türleri bir arada dikmemek, mümkünse şerit şeklinde farklı 3-4 tür dikmek, diğeri ise takip eden yıllarda aynı bitki türü veya cinsini aynı yere dikmemektir. Çünkü her yıl aynı tür bitkileri aynı yere dikmek besinleri azalttığı gibi hastalıkları artırır. Bu nedenle özellikle sebzeler için 3-4 yıllık ekim nöbeti uygulamak gerekir. Meyve ağaçları için ise boy ve şekil açısından birbirine rakip olmayacak türleri yakın dikmekte fayda vardır. Örneğin elma ve armut sırası arasına vişne dikmek doğru iken ayvanın yanına ceviz veya dut dikmek yanlıştır. Ekim nöbeti kültürel mücadele yöntemleri içerisinde hem bitki sağlığı hem de sürdürülebilir tarım için yapılabilecek en iyi öneridir. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de patateste 3 yıl, şeker pancarında 4 yıllık ekim nöbeti yasal bir zorunluluktur.

- Ekim-dikim ve hasat zamanı usullerine riayet edilmesi

Sağlıklı bitki elde etmek ve zararlı böceklerden az etkilenmek için erken dikimlerden kaçınmak son derece önemlidir. Bazı zararlıların etkisini azaltmak için ise geç ekim daha faydalıdır. Örneğin mısırı geç ekmek (haziran ortası gibi) mısır kurdu zararından korunmak için doğru tercihtir. Sebze ve meyvelerde zamanında yapılmayan hasat bitkilerde yaşlanmaya ve zararlı organizmalar için ise uygun ortam oluşmasına neden olur. Örneğin zamanında hasat edilmemiş lahana, şalgam ve havuç artıkları yaprak sinekleri için uygun üreme ortamı oluşturur. Ayrıca patates güvesine karşı yapılacak en uygun işlem patatesleri sökünce gece güvenin yumurta bırakmasına fırsat vermeden eve taşımak veya açıkta kalacaksa muhakkak üstünü kalınca örtmektir. Bitki sağlığı açısından hasatta yapılan en büyük hata hasadı usulüne uygun yapamayıp bitkide fazla ve büyük yaralar açılmasına neden olmaktır. Meyveleri makasla veya döndürerek koparmak, sebzeleri yine makasla biçmek, mümkün olduğunca ağaçlara çıkmadan ve dallara toprak bulaştırmadan hasat yapmak, yağmurdan hemen sonra veya hemen önce hasat yapmamak hastalıkların bulaşmasını önler. Sert çekirdekli meyve ağaçları başta olmak üzere birçok meyve ağacında kök, kök boğazı ve bazen gövde hastalıklarına neden olan Phytophtora vb. mantari hastalıklardan korunmak, taban suyu yüksek olan ağır topraklarda daha iyi bitki yetiştirmek için fidanları sırta dikmek ve aşı noktasını toprak seviyesinin 10-15 cm üstünde bırakmak son derece faydalıdır.

- Sulama miktarı, şekli ve sıklığının bitkiye göre ayarlanması

Vahşi sulama ve bitki gövdesine suyun temas ettiği sistemler bitki sağlığı açısından risklidir. Su özellikle mantari ve bakteriyel hastalıkları taşımada önemli görevler üstlenir ve bitkinin suyla teması bu nedenle arzulanmaz. Yağmurlama sulama bakteriyel ve mantari hastalıkları artırır ve özellikle meyve ağaçları için önerilmez. Bitkiler de diğer canlılar gibi su stresine girmeden sık aralıklarla yeterli miktarda su almayı tercih ederler. Çok fazla su vermek bitkileri boğar ve ölmelerine neden olur. Susuz kalan bitkiler ise savunma güçlerini kaybeder ve örümcekler ile böceklerden daha kolay zarar görürler. Kuraklık bitkilerde gövde çatlaması ve yaprak dökülmesi ile sonuçlanır. Aşırı sulama ise özellikle Phytophtora spp. cinsi kök hastalıklarının etkisini artırır.

- Gübreleme miktarı, zamanı ve şeklinin ayarlanması

Bitki sağlığı açısından en önemli konu yanmamış hayvan gübresinin asla kullanılmamasıdır. Hayvan gübreleri içinde çok sayıda yabancı ot tohumu ve hastalık etmeni barındırdığı gibi danaburnu, bozkurt, haziran böceği gibi zararlılara uygun barınma ortamı oluşturarak popülasyonun artmasına neden olur. Fazla azotlu gübre kullanımı başta beyazsinek ve yaprakbiti olmak üzere emici böcek zararını artırır ve bitkileri mantari hastalıklara karşı hassas hale getirir. Fakat doğru yapılmış bir gübreleme bitkilerde hastalık ve zararlara karşı olan direnci teşvik eder. Örneğin incirde potasyum kullanımı “kanlı balsıra” olarak bilinen zararlının üremesini engeller. Ağustostan daha sonra kullanılan gübreler bitkilerin sonbaharda taze sürgün vermesine ve bu nedenle erken donlardan daha çok etkilenmesine neden olur. Ayrıca iyi ayarlanmamış ve yüksek asitliğe sahip yaprak gübreleri çiçek dökümüne ve yaprak yanmalarına neden olabilir.

- Budama ve seyreltme yapılması

Budama bitkilerde oluşmuş fazla aksamın atılması, hastalıklı ve kırık dalların alınması, havalanma ve güneşlenmeyi sağlamak açısından son derece önemlidir. Ayrıca seyreltme koltuk alma işlemi özellikle yeşil aksamı fazla olan sera veya örtü altı sebze üretiminde hastalıklarla mücadelede başarılı olmak için çok önemlidir. Fazla yaprak ve yeşil aksam varlığında başta mildiyö, yaprak biti, beyazsinek olmak üzere mantari ve bakteriyel hastalıklar ile emici böceklerde artış olur. Sık meyve tutumunda ise unlu bit, meyve sineği ve meyve güvelerine uygun ortam oluşur. Elma iç kurdu, Unlu bit, Harnup güvesi ve Torbalı koşnil gibi bazı zararlılar yumurta bırakmak için bitişik meyveleri veya meyve demetlerini tercih ederler.

- Toprak işleme ve çapalama

Toprağın 3-5 yılda bir derin sürülerek veya alt-üst edilecek şekilde derin bir şekilde bellenmesi ve tesviye edilmeden 2-3 gün bu şekilde bekletilmesi toprakta biriken zararlı böceklerin ve tohumların kuşlar tarafından toplanması oldukça faydalı olur. Yabancı otlarla mücadelede kullanılan çapalama veya elle çekme sebzecilikte, baklagil yetiştiriciliğinde ve meyvecilikte özellikle de küçük alanlarda uygulanabilen çok pratik bir yöntemdir.

- Meyvesiz dönemde bitkilerin bakımı

Bazı yıllar meyve ağaçları don veya başka nedenlere bağlı olarak meyve tutmayabilir veya meyve hasat edildikten sonra sanki ağaçların bakıma ihtiyacı kalmamış gibi düşünülebilir. Bu son derece büyük bir hata olup, özellikle hasattan sonra ağaçların yaralanmış olması nedeniyle bakıma ihtiyacı olmaktadır. Meyve bulundurmayan ağaçlara fazla azotlu gübre vermeye gerek olmayıp bu ağaçların hastalık ve zararlı varlığı açısından muhakkak kontrol edilmesi ve ihtiyaç varsa ilaçlanması gerekir.

- Fiziksel olarak hasar görmüş bitki ve bitki kısımlarının tedavi edilmesi

Eğer bir bitki çatlama, bükülme, kırılma vb. mekanik bir zarar görmüşse, kırılmış ve hasar görmüş kısımlarının sağlam bölgeye kadar kesilerek alınması, yaraya potasyum permanganat veya oksijenli su sürerek yada pürümüzle 1-2 dakika yakmadan alev tutarak dezenfekte edilip aşı macunu ile kapatılması gerekir. Özellikle bakteriyel hastalıkların yara yerlerinden girmesi, bazı böcek ve mantarların kırılmış ve zedelenmiş bölgelere yerleşmesi önlenmelidir.

- Yetiştiricilikle ilgili hususlara riayet edilmesi

Bazı bitki tür ve çeşitleri alışılagelmiş yetiştiricilik ve bakım şartlarından farklı isteklere sahip olabilirler. Bu nedenle yetiştirilen her bitki tür ve çeşidi ile ilgili muhakkak özel yetiştiricilik şartları öğrenilmeli ve bitkilerin özel isteklerinin ne olduğu bilinerek yetiştirilmelidir. Çünkü bitkileri doğru ve iyi yetiştirmek hastalık ve zararlılardan korunmanın en etkin yoludur.

- Bitkisel üretim alanında kanatlı hayvan bulundurulması

Tarımsal üretim alanlarında özellikle bahçe tarımı yapılan alanlarda hindi ve tavuk bulundurulması, ağaçlarda yuva yapan kırlangıç gibi kuşlara müsaade edilmesi veya bu tür kuşların yerleşmesinin sağlanması tarımsal alanın doğal ortamını zenginleştireceği gibi bitki sağlığı çalışmalarına da katkı sağlar. Hindi, tavuk ve diğer kuşlar başta çekirge, süne, kımıl, danaburnu, bozkurt, telkurtları, kök ve gövde kurtları ile mücadelede çok başarılı olurlar. Bu başlık altında doğada bulunan ve besin zinciri içinde önemli görevler üstlenen yılan, kirpi, baykuş, leylek, keklik vb. hayvanların avlanmaması ve öldürülmemesi de çok önemlidir.

- Karantina, sanitasyon ve hijyen kurallarına dikkat edilmesi Başka tarımsal alanlarda kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş alet ve makine

kullanmamaya dikkat edilmeli, kullanmak zorunda kalınırsa bu alet ve makinaları 100 lt suya 10 lt çamaşır suyu ilave edilmiş dezenfektan hazırlayarak yıkanmalı. Dışarıdan işçi alınacaksa gelen işçiye alet-makine, ayakkabı ve kıyafet verilmeli. Sağlık şartlarının bilinmediği yerden tohum, fide, fidan, yumru ve soğan alınmamalı, ticari olarak satılan tohum, fide veya fidan alınıyorsa üzerlerinde bitki pasaportu bulunmasına mutlaka dikkat edilmelidir. Dışarıdan araziye kontrolsüz şekilde insan, hayvan, su ve toprak girişi engellenmelidir. Hiçbir şekilde bilinmeyen yerden gelmiş yanmamış çiftlik gübresi kullanılmamalıdır.

- Malç kullanımı

Özellikle meyve ve sebze yetiştiriciliğinde bitkilerin dikim sırası boyunca, belirli genişlikte toprak üst kısmının kumaş, plastik, kurumuş bitki, sap veya samanla örtülerek malçlama yapılmasının amacı, toprağın su kaybının önlenmesi, toprak ısısının arttırılması ve güneş ışığının toprağa nüfuz etmesinin engellenmesidir. Bu yöntem çoğunlukla dikimle birlikte uygulanır ve % 25-

30 su tasarrufu sağlar. Malçlama bitki sağlığı açısından özellikle yabancı ot kontrolü için önerilir. Plastik örtüler yabancı ot kontrolü için daha çok önerilmekle birlikte bağlarda küsküt mücadelesi için 5-10 cm kalınlığında saman dökülmesi, sebzecilikte gri plastik örtü kullanılarak thrips zararının, sarı renkli örtüler ile yaprakbiti ve beyazsinek zararının azaltılabildiği, kuru ottan yapılan malçlamalarda patates “Y» virüsü gibi bazı hastalıkları azalttığı bilinmektedir. Malç kullanımının faydası olmakla birlikte, malç örtüsünün sonbaharda toplanmaması durumunda böceklere yataklık edecek ortam oluşturacağından özellikle kışı ergin olarak geçiren böceklerin zararını arttırabilir.

Elle toplama ve imha

Özellikle alan itibariyle küçük üretim alanlarında zararlı böceklerin ve otların elle toplanması ve imhası son derece pratik bir uygulamadır. Sebzecilikte yaprak ve sürgün yiyen böceklerinin erginlerinin toplanması ve ezilerek imhası kolay bir mücadele şeklidir. Bunun için özellikle sabah erken saatlerde henüz güneş doğmadan alanın kontrol edilmesi ve böceklerin toplanarak imha edilmesi gerekir.

- Hastalık, zararlı ve faydalıların aranması ve tanınması

Doğru ve etkin bir bitki sağlığı uygulamasının veya mücadelenin ilk adımı zararlı organizmanın doğru bir şekilde tanınmasıdır. Her böcek zararlı olmadığı gibi, bitkinin her türlü kötü görüntüsünün sebebi bir hastalık veya zararlı böcek de olmayabilir. Bir ortamda aynı anda çok sayıda zararlı veya faydalı organizma bulunabilir ve bunların farklı devrelerindeki davranışları ve görüntüleri de birbirinden farklı olabilir. Genel bir prensip olarak bir gün belirleyerek her hafta aynı gün, mümkünse sabah erken saatlerde yani gündoğumu ile beraber arazide hastalık, zararlı ve faydalı kontrolü yapılarak gerekli kayıtlar tutulmalıdır.

Yukarıda kısaca başlıklar halinde verilen ve kitap içerisinde ürün, zararlı veya coğrafyaya göre detaylandırılan daha birçok sayıda kültürel mücadele olarak kabul edilebilecek yöntemler vardır. Ayrıca bu kitapta yer almayan fakat yerel tarım kültürlerinde kullanılan bazı yöntemler de mevcuttur. Yöntemlerin arttırılması ve geliştirilmesi için sahada çalışan meslektaşlarımızın bunları gözlemlemesi ve kayda geçirerek ilgilileriyle paylaşması tarım dünyası için son derece faydalı olacaktır.

c. Kültürel Mücadelede Avantajlar, Sorunlar, Riskler ve Fırsatlar

Kültürel mücadele yöntemlerinin en önemli avantajı tarımsal doğal kaynaklar üzerine olumsuz etkilerinin azlığı, en önemli sorunu ise bilgi eksikliği ve işçilik maliyetleridir. Fakat son yıllarda geniş toplum kesimlerinde artan çevre duyarlılığı ve organik ürünlere olan talebin artması kültürel mücadele yöntemlerinin uygulanmasında ve yaygınlaştırmasında önemli fırsatlar sunmaktadır. Kültürel mücadelenin başlıca faydaları şu şekilde özetlenebilir:

- Çevre dostu bir uygulama olması,

- Kalıntı sorununa yol açmaması,

- Uygulamanın etkisinin uzun sürmesi,

- Tekrar eden uygulamalar sonucunda etkisizlik veya direnç sorunu oluşmaması,

- Kullanıcı sağlığını tehdit etmediğinden kullanıcı dostu olması,

- Organik ve iyi tarımda kullanılabilmesi,

- Entegre mücadele stratejisine yüksek seviyede uyumlu olması,

- Bazı yöntemlerin basit işletme koşullarında az bilgi ve teknolojiyle uygulanabilmesi,

- Uygulama için kompleks makinalara ihtiyaç duyulmaması.

Kültürel mücadelenin önündeki en büyük engel ise bu mücadele metodunun bilgi ve emek gerektiren yoğun bir metot olması ve buna bağlı olarak üretici alışkanlığıdır. Kimyasal bitki koruma ürünlerinin erişilebilirliği, uygulama kolaylığı ve kısa sürede etkili sonuçlar vermesi üretici alışkanlığını belirleyen önemli unsurlardır. Kültürel mücadelenin çok sayıda faydası ve avantajı sıralanabileceği gibi olası bazı sorunlar ve dezavantajlardan da bahsetmek gereklidir. Bu konudaki bazı sorunlar ve riskler şöyle sıralanabilir:

- Bilgi ve emek gerektiren yoğun bir mücadele metodu olması,

- Yöntemlerin büyük çoğunluğunun üretim sezonu öncesinde uygulanması,

- Üretim sezonu içinde ortaya çıkan akut sorunlara acil çözüm üretememesi,

- İstenen biyolojik etkinin (öldürme etkisi) uzun sürede ortaya çıkması,

- Tek yıllık veya sezonluk üretilen bazı bitkiler için kullanım güçlüğü,

- Akdeniz meyve sineği gibi epidemik bazı zararlılara çözüm üretilememesi,

- Bazı verim kayıplarına katlanma mecburiyetinin olması.

Kültürel mücadele konusundaki en önemli risk ise bu önerilerin teknik detayları ve uygulama zamanı ile ilgili olarak üretici ve teknik personelin eğitimidir. Diğer bir risk ise kültürel mücadele sonucu meydana gelebilecek kısa süreli gelir kaybına katlanmadaki isteksizliktir. Özellikle ekim nöbeti uygulamasında üreticiler bazı yıllar az gelir getirici ürünler ekmek zorundadır. Bu durumda üretici için gelir-gider hesabının 10-15 yıllık süre dikkate alınarak hesap edilmesi ve uzun yıllar ortalama geliri yüksek veya eşit olan bir ekim nöbeti modelinin önerilmesi gerekir. Özellikle küçük tarım işletmelerinde veya tek tip ürün üreten tarım işletmelerinde kültürel mücadele metotlarının uygulanmasında zorluklar yaşanmaktadır. Ancak orta ölçekli aile işletmelerinde ve özellikle hem bitkisel üretim hem hayvansal üretim yapan işletmelerde kültürel mücadele yöntemleri entegre mücadele sistemine çok büyük başarıyla entegre olabilmektedir. Entansif tarım yapılan alanlarda zaman içerisinde doğal kaynaklar üzerinde oluşan kirlilik ve yorgunluk birim alandan elde edilen verimi azalttığı gibi daha çok girdi kullanımını zorunlu kıldığından karşılaştırmalı olarak bazen gelir kaybı sonucunu doğurmaktadır. Bu durumun sahada yapılan bilimsel çalışmalarla ortaya konması ve kültürel mücadelenin sürdürülebilir tarımsal üretim ve entegre zararlı mücadelenin esası ve vaz geçilmez bir unsuru olduğu üreticilere gösterilmelidir.

Bitki koruma faaliyetlerinde kullanılan dört ana yöntemin on farklı uygulama kriteri kullanılarak oluşturulmuş olan karşılaştırma tablosu Çizelge 1’de verilmiştir. Bu çizelgede yöntemler, üreticiler tarafından tercih edilme nedenlerinin ortalama içerisindeki ağırlığına göre 100 puan üzerinden karşılaştırılmıştır. Yapılan karşılaştırma sonucunda Kültürel Mücadele yöntemi 75 puan alarak ikinci sıraya yerleşmiştir. Çizelge detaylı bir şekilde incelendiğinde Kültürel mücadelenin özellikle biyolojik mücadele ile çok iyi bir uyum sağladığı ve her iki mücadele yönteminin bir birini çok olumlu yönde etkilediği görülmektedir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı doğal kaynakların korunması, gıda güvenilirliğinin temini ve tarımsal üretim sistemlerinin sürdürülebilir kılınması için bitki sağlığında entegre mücadele çalışmalarını teşvik etmekte ve bu amaçla biyolojik ve biyoteknik mücadele ürünlerinin kullanımına destekleme ödemesi yapmaktadır. Çizelge 2’de son beş yıl içerisinde bu destekleme kalemlerindeki gelişme ve birim alana verilen destekleme bedellerindeki değişiklikler görülmektedir.

Çizelge 1. Bitki sağlığında kullanılan mücadele yöntemlerinin karşılaştırılması.

 

 

No

 

Kriterler

(Toplam içindeki ağırlığı*)

 

Biyoteknik Mücadele

 

Biyolojik Mücadele

 

Kimyasal Mücadele

 

Kültürel Mücadele

1

Biyolojik Etkinlik

20

İyi

15

İyi

15

Çok iyi

19

İyi

12

2

Maliyet

15

İyi

10

İyi

10

Çok iyi

15

İyi

10

3

Uygulanabilirlik

15

İyi

10

İyi

10

Çok iyi

15

İyi

10

4

Kalıntı

10

Çok iyi

10

İyi

8

Kötü

3

Çok iyi

9

5

Faydalılara yan etki

10

Çok iyi

9

İyi

7

Kötü

3

Çok iyi

9

6

Etki Süresi

10

Çok iyi

10

İyi

9

Orta

5

İyi

8

7

Erişebilirlik

5

Orta

3

Kötü

2

Çok iyi

5

Çok iyi

5

8

Direnç Kazanımı

5

Çok iyi

5

İyi

3

Orta

2

Çok iyi

5

9

Çevreye Duyarlılık

5

Çok iyi

5

İyi

4

Kötü

2

Çok iyi

5

10

Gelişme Potansiyeli

5

İyi

3

İyi

4

İyi

3

Orta

2

 

Toplam puan

100

 

80

 

72

 

72

 

75

*Her kriter metodun uygulaması ve üretici talebi göz önünde bulundurularak değerlendirilmiştir.

Çizelge 2. Son beş yılda Biyolojik ve Biyoteknik Mücadele Desteklerindeki Durum**

ÖRTÜALTI ÜRETİMİ (Domates, biber, patlıcan, hıyar ve kabak)

Destekleme kalemi

2010

2011

2012

2013

2014

2015

Tül Kullanımı

70

70

80

-

-

-

Faydalı Böcek

100

100

250

330

350

350

Feromon +Tuzak

30

30

100

100

110

110

Paket Örtüaltı

200

200

430

430

460

460

AÇIK ALAN ÜRETİMİ (Turunçgil, zeytin, bağ, elma, kayısı, nar ve domates)

Destekleme kalemi

2010

2011

2012

2013

2014

2015

Feromon + Tuzak

-

20

30

30

35

35

Faydalı Böcek

-

20

30

30

35

35

Yalnızca Feromon

-

-

-

20

20

20

Zeytin’de Fromon-Tuzak

-

-

-

15

20

20

Paket Açık

-

40

60

60

70

70

** Çizelgede verilen rakamlar TL/da olarak verilen destek miktarıdır.

d. Türkiye’nin Kültürel Mücadele Vizyonu ve Stratejisi

Türkiye Cumhuriyeti Devleti 24 milyon hektar tarım alanı, 2.2 milyon kayıtlı tarım işletmesi, 6 milyon civarında tarım çalışanı ile yaklaşık olarak 140 milyon ton tarımsal ürün üretmektedir. Bu üretimin yaklaşık % 70’i bitkisel üretim ve

% 30’u hayvansal üretimdir. Bu üretim sonucu Türkiye 127 milyar TL tarımsal gayri safi yurt içi hasıla elde ederek dünyada 7. AB ve Ortadoğu’da ise 1. büyük tarımsal ekonomi olmuştur. Türkiye bu tarımsal ekonomik büyüklükle 16 milyar dolar civarında tarım ürünü ihraç eden ve bu büyümesini sürdürebilen bir ülkedir. Türkiye’nin 2023 ulusal vizyonu kapsamında tarım alanındaki makro hedefleri ise; 150 milyar ABD doları tarımsal üretim, 40 milyar ABD doları ihracat ve bu makro göstergelerle Dünyanın ilk 5 tarım ekonomisinden biri olmaktır.

Bu hedeflere ulaşmada ülkemizin en önemli kaynağı elbette ki tarımsal üretimde kullanılan toprak ve su gibi doğal kaynaklar ile insan işgücü varlığıdır. Bu yönüyle aşağıda Çizelge 3’te dünyanın en büyük 10 tarımsal ülkesi ile Türkiye karşılaştırmalı olarak verilmiştir. Çizelgeden de anlaşılacağı üzere Türkiye tarımsal üretim için gerekli doğal kaynaklar bakımından ilk 10 sıradaki ülkeden daha fakir olmasına rağmen başarılı bir tarımsal üretim gerçekleştirmektedir. Fakat 2023 hedeflerine ulaşmak için Türkiye’nin doğal kaynaklarının tek başına yeterli olmayacağı ve bu doğal kaynakların çok iyi korunarak küçük alanlarda bilgi ve teknoloji yoğun üretim yapması zorunluluğu açıkça görülmektedir. Bu nedenle 2023 vizyonu kapsamında en önemli konulardan biri de bitkisel üretim ve hasat sonrası aşamada zararlı organizmalardan kaynaklanan kaybın çevreye duyarlı bitki sağlığı yöntemleriyle önlenmesidir.

Çizelge 3. Dünyanın 10 büyük tarımsal ülkesi ve Türkiye’nin karşılaştırılması

 

 

 

Sıra

 

 

 

Ülke

 

Arazi (1000 ha)

 

İnsan (1000 kişi)

 

Ort. yağış (mm/M²)

 

Su (km3)

 

Üretim (1000 ton)

 

İhracat (1000 $)

 

1

 

ABD

 

179.000

 

315.791

 

715

 

3.069

 

153.452

 

78.073

 

2

 

Hindistan

 

169.700

 

1.258.351

 

1.083

 

1.911

 

21.098

 

14.726

 

3

 

Çin

 

135.557

 

1.384.656

 

645

 

2.840

 

16.093

 

15.382

 

4

 

Rusya

 

126.820

 

142.703

 

460

 

4.508

 

22.742

 

6.796

 

5

 

Brezilya

 

65.200

 

198.361

 

1.761

 

8.233

 

97.234

 

71.879

 

6

 

Avustralya

 

50.600

 

22.919

 

534

 

492

 

31.666

 

22.539

 

7

 

Kanada

 

45.700

 

34.675

 

537

 

2.902

 

45.283

 

26.736

 

8

 

Endonezya

 

33.546

 

244.769

 

2.072

 

2.019

 

28.893

 

37.366

 

9

 

Ukrayna

 

33.496

 

44.940

 

565

 

139,6

 

24.317

 

10.318

 

10

 

Nijerya

 

30.850

 

166.629

 

1.050

 

286,2

 

766.477

 

1.510

 

 

Türkiye

 

23.939

 

78.785.54

 

593

 

211.6

 

140.000

 

16.000

Bakanlığımızın yukarıdaki makro tarımsal hedeflere uygun olarak geliştirdiği bitki sağlığı çalışmalarının 2023 temel hedefleri ise; bitki sağlığı çalışmalarının toplam üretim alanının % 50’sinde Entegre Mücadele şeklinde gerçekleştirilmesi, kullanılan toplam bitki koruma ürünü içerisinde biyolojik ve biyoteknik mücadele ürünlerinin oranını en az % 25’e çıkarılması, tahmin ve erken uyarı sistemlerinin (TUS) kullanımının % 500 oranında arttırılması ve kalıntıyla etkin mücadele yapılmasıdır. Bu hedeflere ulaşmak için bitki sağlığı çalışmalarında görev alan yaklaşık 4 bin bakanlık çalışanının entegre hizmet içi eğitimden geçirilmesi, tahmin uyarı çalışmalarının 81 ilde en az 20 üründe yürütülmesi, hasat öncesi kalıntı denetimi, reçeteli tarım ilacı satışı, piyasada bulunan bitki koruma ürünlerinin biyolojik etki denetimi, bayi ve kullanıcı denetimi ile ilaç kullanımını ve kalıntı riskinin azaltması çalışmaları yürütülmektedir.

Nitekim bu kapsamda 2010 yılında başlayan biyolojik ve biyoteknik mücadele destekleme faaliyetleri neticesinde salım yöntemiyle biyolojik mücadele yapılan alan 16.000 dekardan 160.000 dekara yükselmiştir. Bitki koruma ürünlerinin doğru ve etkili kullanımının sağlanması için 17 adet sertifikalı eğitim programında 2.092 bakanlık çalışanına eğitim verilmiş, “çiftçi tarla okulları” sistemi dahil yaklaşık 2.5 milyon çiftçiye eğitim verilmiştir. Son 10 yılda çiftçi eğitimlerinde kullanılmak üzere bitki sağlığı konusunda 2.3 milyon kitap, 2.4 milyon broşür, 996.000 afiş hazırlanarak ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Bugüne kadar yapılan eğitim ve sınavlar sonucunda 16.000 teknik personele reçete yazma yetkisi ve 364.000 kişiye bitki koruma ürünü uygulama belgesi verilmiştir.

Diğer taraftan etkin karantina tedbirleri, survey ve eradikasyon çalışmalarıyla yeni zararlı girişinin ve yayılmasının engellenmesi ve biyolojik mücadele ajanlarının devlet ve özel sektör tarafından üretilip ruhsatlandırılmasının ve kullanımının teşvik edilmesi hedeflenmektedir. Bakanlığın kültürel mücadele konusundaki hedefleri ise bu makro hedeflere hizmet edecek şekilde planlanmış olup, şöyle özetlenebilir.

- Başta patates, pamuk, mısır ve çeltik olmak üzere bazı ürünlerde ekim nöbeti uygulamasının etkin hale getirilmesi,

- Pamuk, çeltik ve soya gibi bazı hassas ürünlerde destekleme ödemeleri için ekim nöbetinin şart olarak konulması,

- Hastalıktan ari üretim materyali üretimi ve kullanımının teşvik edilmesi,

- Biyolojik ve biyoteknik mücadele desteği ödemelerinde Entegre mücadele uygulamalarının şart olarak konulması,

- Aile çiftçiliğinin teşvik edilmesi,

- Araştırma ve eğitim çalışmalarında kültürel mücadele çalışmalarına ağırlık verilmesi,

- İyi tarım ve organik tarım çalışmalarına destek verilmeye devam edilmesi ve bu üretim sistemlerinde kültürel mücadele uygulamalarının teşvik edilmesi veya zorunlu hale getirilmesi,

- Kültürel mücadelenin yaygınlaştırılmasına yönelik eğitim dokümanı hazırlanması ve yayım çalışmalarında kullanılması hedeflenmektedir.

Bu hedeflere ulaşmada izlenecek en önemli yol ise eğitim, yayım ve destekleme çalışmaları ile kültürel, biyolojik ve biyoteknik mücadele konularında ülkemizdeki tarihi birikimin ve doğal kaynakların en etkili şekilde kullanılmasını sağlayacak kamu ve özel Ar-Ge çalışmalarının teşvik edilmesi ve desteklenmesidir.

("TEORİDEN PRATİĞE KÜLTÜREL MÜCADELE" kitabından)

(ISBN: 978-605-9175-21-0)

Facebook'ta Yayınla>
Soru / Yorum Eklemek İçin Tıklayınız
..:: Sorular / Yorumlar ::..
Henüz yorum eklenmemiştir. Yorum Eklemek için Tıklayınız.
Ne? nedir? Nasıldır? Nasıl yapılır? Ne zaman yapılır?
Copyright - Tarım Kütüphanesi - 2007