SU EROZYONU

Toprak, bir ülkenin en değerli varlıklarından biridir. Her türlü tarımsal faaliyetin toprağa bağımlı olması,  toprağın önemini ayrıca arttırmaktadır. Su erozyonu ile sadece tarım toprakları kaybedilmez, aynı zamanda yerleşim alanlarında taşkınlara sebep olur, ekili alanlara zarar verir, gölet ve barajların ekonomik ömrünü kısaltır. Toprak kirliliğini ve kaybını önlemek tüm vatandaşların ve özellikle tarımla uğraşanların amaç ve görevi olmalıdır. Çünkü bu toprakları koruyarak gelecek nesillere en iyi, en verimli şekilde bırakmak bizlerin görevidir.

Su Erozyonu Ne Demektir:

Erozyona neden olan etmenler, yağmurlar, akarsular veya araziye verilen sulama suları ise bu olaya su erozyonu denilir.

Su Erozyonu Çeşitleri:

Su çeşitli şekillerde erozyona sebep olmaktadır:

1. Yağmur damlası erozyonu.

2. Yüzey (Tabaka) erozyonu.

3. Parmak (Oluk) erozyonu.

4. Oyuntu (Sel Yarıntısı) erozyonu.

5. Akarsu erozyonu.

6. Verimlilik erozyonu ve kimyasal erozyon.

1. Yağmur Damlası Erozyonu:

Yağışa bağlı erozyon, yağmur damlası erozyonu ile başlar. Şiddetli yağışlarda yağmur damlaları, bitki örtüsü olmayan, çıplak arazilere ortalama 32 Km/h hızla çarparak, toprak taneciklerini bulunduğu yerden 1–1.50 m yanlara, 60 cm yukarıya sıçratabilirler. Bu etki ile bir dekar alanda yaklaşık 25 ton toprak parçası sıçrayarak yer değiştirir.

Böylelikle ufalanan, yerinden kopan toprak zerrecikleri, yüzey akış ile sürüklenebilir hale gelir. Yağmur damlası erozyonun zararı; yağmurun düşme hızına, damla büyüklüğüne ve yağışın hızına bağlıdır.

Yağmur damlası erozyonunun diğer bir zararı da çamur içeren suyun toprak yüzeyindeki gözenekleri tıkayarak ve toprak yüzeyini sıkıştırarak suyun ve havanın toprak içine girmesini engellemesidir. Bu olayda yüzey akışların fazlalaşmasına neden olur ve tabaka erozyonu için uygun bir ortam oluşur.

Yağmur damlası erozyonunun önlenmesinde, toprak yüzeyinin örtülü bırakılmasının etkisi çok büyüktür. Yeşil bitkilerin mevcut olması veya hasat sonrası anızın tarlada bırakılması, yağmur damlası erozyonunun darbe etkisini en aza indirerek, bu tip erozyondan korumuş olur.

Yağmur damlası erozyonunun esaslı bir şekilde önlenebilmesi için; her mevsimdeki yağmurun erozyon kapasitesi tespit edilmeli, toprağın bu tip erozyona duyarlılığının tespiti, gereken zamanda toprak yüzeyinin örtü bitkili olası için uygun bir ekim nöbetinin uygulanması gerekmektedir.

Yağmur damlası erozyonunun kontrolünde en etkili yöntem sık ve toprak yüzeyini örten bitkilerdir. Seyrek ve yüksek boylu bitkilerden daha etkilidir. Çayır ve mera bitkileri bu konuda en etkili bitki örtüleridir. Yağmur damlası erozyonu, su erozyonunun başlangıç sebebi ve en tehlikelisidir.

2. Yüzey  (Tabaka) Erozyonu:

Eğimli arazilerde yüzey akışa geçen yağış suları, toprak yüzeyini ince bir tabaka halinde aşağılara taşır, bu taşıma olayına yüzey erozyonu denir. Yüzey erozyonu çok yavaş seyreden bir erozyon şekli olduğu için hemen fark edilmez, olumsuz etkisi zamanla belirgin olarak görülebilir. Koyu renkli verimli üst toprak taşınıp, açık renkli alt tabaka açığa çıktıktan sonra fark edilir.

Bu tip alanlarda bitkilerin gelişiminin, erozyona uğramamış alanlardaki bitkilere oranla zayıf olduğu gözlenir. Yüzey erozyonunun etkisi en çok önlem alınmamış değerli tarım alanlarında görülür.

Yüzey erozyonunun en önemli belirtisi eğimli arazi, yamaçlarında bulanık akan küçük derecikler ve diğer akarsulardır. Yüzey erozyonu, alt toprak tabakasının pulluk tabakasına karışması ile yamaç alanların tabanlarında, drenaj kanallarında ve tarlaların eğimin azaldığı kısımlarda aşınıp taşınmış materyalin birikmesinden dolayı önceden tespit edilebilir.

Muhafaza önlemlerinin alınmadığı durumlarda, %1–2 eğimli ve geçirgenliği az topraklarda yüzey akış çok etkili olmaktadır. Yüzey erozyonunun kontrolünde yüzey akışa geçen suyun azaltılması ve hızının düzenlenmesi esastır.

3. Parmak (Oluk) Erozyonu:

Eğimi fazla arazilerde yağışlar sırasında yüzey akışa geçen yağmur suları arazi yüzeyindeki kanalcıkları izleyerek akar. Akan su kendi etrafında dönme, aşındırma ve taşıma gücü de kazanır. Toprak tanelerini gevşeterek yerinden koparır, kopan parçacıkları bünyesine alır ve aşağıya doğru sürükler.

Başlangıçta arazi yüzeyinde 1–4 cm (1–2 parmak) derinliğinde oluklar oluşur, zamanla çok fazla toprak kaybına sebep olur. Eğime paralel ekim, dikim yapılan arazilerde daha belirgin olarak görülür. önlem alınmazsa oluklar derinleşir ve toprağın verimli üst tabakası aşınarak taşınır.

Parmak erozyonu, yüzey erozyonundan daha kolay tespit edilebilir. Çok fazla toprak kaybına sebep olduğu halde çiftçiler tarafından pek önemsenmez. Eğimi % 3–5 ten fazla olan, siltli ve yeni sürülmüş tarlalarda parmak erozyonunun etkisi daha fazla görülür. Erozyona direnci az olan, agregatların kuvvetli olmadığı topraklarda arazinin yüzeyinde birbirine yakın oluklar meydana gelir.

4. Oyuntu (Sel Yarıntısı) Erozyonu:

Yağmur damlası erozyonu, parmak erozyonu ve iklim etmenleri ile toprağın ufalanması, dağılması oyuntu erozyonuna elverişli bir durum meydana getirir. Eğimi fazla olan arazilerde yağışlarla oluşan yüzey akış suları, daha önce oluşmuş kanalcık ve oluklar içinde aşağı doğru akmaya başlar, giderek hız kazanır, daha aşağılarda miktarı ve taşıma gücü artar. Kanalcıklar içinde akan su, yatağını derinlemesine ve yanlardan oyarak aşındırır.

Bu erozyon çeşidi, uzun eğimlerin aşağı kısımlarında geniş oyuklara, yarıntılara ve toprak kayıplarına neden olur. Tabandaki kaba materyal  (taş ve kayalar) ortaya çıkar. Bu şekildeki erozyona oyuntu erozyonu veya sel yarıntısı erozyonu denir.

Resim 1. Erozyonla aşağılara taşınan materyal.

Tesviye eğrilerine uymayan sürüm, ekim, tedbir alınmamış drenaj kanalları, altları oyulmuş teraslar ile değişik şekillerde oluşmuş izler oyuntu erozyonunu kolaylaştırır.

Oyuntuların büyüklükleri; yağış miktarına, şiddetine, sıklığına, toprağın derinliğine, arazinin eğimine, toprak altındaki sert tabakanın toprak yüzeyine yakınlığına, alt toprağın gevşekliğine ve yüzey akış suyunun taşıdığı materyalin cins ve miktarına bağlıdır.

Oyuntu erozyonu, sadece eğimli arazilerin verimli kısmının kaybına sebep olmaz; bununla birlikte taşınan materyal aşağı kısımlarda verimli toprakların üzerini kapatarak değerini azaltır. Ayrıca araziler; oyuntular ile düzensiz toprak parçaları haline gelir ve tarım alet ve makinelerinin çalışmasını engelleyecek duruma gelir.

Bu oyuntular “V şekilli oyuntular” ve “U şekilli oyuntular” olarak iki şekildedirler. V şekilli oyuntular, bir doğal drenaj yolunda suyun toplanarak toprağı derinliğine aşındırması ile oluşur. Bu tip oyuklar genellikle alt toprak tabakasının üst topraktan daha ince tekstürlü ve erozyona dayanıklı olduğu durumlarda görülür.

U şekilli oyuntular setlerden aşağı inen suların daha aşağılarda yumuşak alt katmanın olduğu topraklarda toprağın aşınarak taşınması olayıdır.  Üst toprağa oranla daha gevşek olan alt toprak kolayca aşınır, kısa zamanda oyuntu büyür ve mağara şeklini alır.

Resim 2. U şekilli oyuntular.

Resim 3. V şekilli oyuntular.

5. Akarsu Erozyonu:

Akarsuların yataklarını ve kenarlarını aşındırmasına akarsu erozyonu denir.  Akarsu erozyonu iki şekilde görülür: Akarsuların tabanını aşındırması,  oyması şekline mecra erozyonu veya akarsu yatak erozyonu, akarsuların kenarlarına yaptığı aşındırmaya ise akarsu kenar erozyonu ya da korozyon denir.  Akarsu yataklarının yan kısımlarının alttan oyulması ile üst kısımdaki toprak çöker ve akarsuya karışarak taşınır.

Taşkınlar sırasında kıyı erozyonu ile taşınan topraklar daha da artar.  Bu olay akarsu kıyılarındaki verimli arazilerin zamanla elden çıkmasına sebep olduğu gibi demiryolu,  karayolu,  köprü gibi tesislerin zarar görmesine;  baraj,  bent ve su kanallarının da dolmasına sebep olur.

Resim 4. Akarsu erozyonu.

6. Verimlilik Erozyonu ve Kimyasal Erozyon:

Toprak parçaları yağmur damlalarının çarpma etkisi ile daha küçük parçacıklara bölünürler.  Meyilli arazilerde yüzey akış ile toprak parçacıkları içindeki organik ve inorganik materyaller uzaklara taşınır. Böylece geriye daha çok kaba materyal kalmaktadır. Taşınan bu kısımlar toprağın verimli kısmını oluşturduğundan zamanla geride verimliliğini kaybetmiş kaba toprak kalmaktadır. Buna verimlilik erozyonu denir.

Yağışlı bölgelerde toprak içersine sızan sular toprak bünyesinde ki tuzları ve bitki besin elementlerini eriterek bünyelerine alır ve toprağın derinlerine yıkayarak taşırlar. Bu şekilde bitkilerin ihtiyacı olan elementler bitki kök bölgesinden uzaklaşmış olur ve toprak bitki besin elementleri yönünden fakirleşir. Buna kimyasal erozyon veya vertikal erozyon denir.

Su Erozyonunun Kontrolü İçin Neler Yapılmalıdır:

Su erozyonu iki şekilde kendini göstermektedir:  Bunlardan birincisi düşen yağmur damlalarının çarpma etkisi, diğeri ise yüzey akışların aşındırma ve taşıma gücüdür. Bu iki kaynaktan meydana gelen zararlar,  toprağı farklı şekilde etkilediğinden alınacak önlemler de farklıdır. Yağmur damlaları toprağa dik veya hafif eğimli etki yaparken, yüzey akış toprağa paralel bir etki göstermektedir.

Bu halde yağmur damlası erozyonunu önlemenin yolu toprak yüzeyini bitki örtüsü ile kaplamaktır. Yüzey akışın erozyon oluşturmasını önlemek; akan suyun birikimini önlemek ve hızını azaltmakla mümkün olur.

Genel olarak su erozyonunun azaltılması için uygulanan yöntemler şu ana prensiplere dayanmaktadır:

1. Toprak yüzeyini yağmur damlalarının çarpma etkisinden korumak,

2. Suyun birikmesini ve dar bir yatak içinde eğim doğrultusunda hareket etmesini önlemek,

3. Suyun eğim doğrultusunda yavaşça hareket etmesi için akışını engellemek,

4. Fazla miktarda suyun toprağa girmesini sağlamaktır.

Su Erozyonu Zararlarını Azaltmak İçin Alınacak Tedbirler

1. Toprakların yetenek sınıflarına göre kullanılması:

Toprakların yetenek sınıflarına ayrılarak, sınıfına göre uygun şekilde değerlendirilmesi işlemidir. Topraklar uluslar arası alanda genel olarak ikiye ayrılmaktadır:

1. İşlenmeye elverişli topraklar (I-II-III-IV sınıf araziler).

2. İşlenmeye elverişli olmayıp, devamlı bitki örtüsü altında kalması gereken topraklar (V-VI-VII-VIII sınıf araziler).

Bu guruplar kendi içlerinde kullanımı etkileyen doğal özelliklerine veya tarım, mera, ağaçlık veya doğal hayat alanı olarak kullanılmalarına göre 4 sınıfa ayrılmıştır. I. II. III. IV. Sınıf araziler tarıma tam elverişli ya da uygun önlemler alındıktan sonra elverişli olan arazilerdir.

Resim 5. Arazilerin yetenek sınıflarına göre kullanılması.

V. VI. VII. sınıf araziler işlenmeye elverişli değildir ve bu alanlar otlak ve ormanlık alan olarak kullanılır. VIII. sınıf araziler doğal hayat ve dinlenme alanları olarak değerlendirilir.

2. Uygun toprak işleme aletlerinin kullanımı:

Saplı sürüm yapan alet ve ekipmanlar su erozyonunun kontrolünde etkili bir şekilde kullanılır. Çizel, yağmurun toprağa sızma hızını arttırmada büyük fayda sağlar. Alt toprağı işleyen aletlerden kazayağı ve otyolan (rod weederler) ve benzeri aletler toprağı derin işler ve toprak suyunun kapilar yükselmeyle toprak yüzeyine çıkararak buharlaşmasına neden olan kılcal boruları kırarak su kaybını önlerler.

Resim 6. Çizel.

Pulluk ve benzeri aletler toprağı alt üst ederek toprağı parçalamakta ve su erozyona müsait bir hale getirmektedir. Bu nedenle ve anızın toprak yüzeyinde kalmasını sağlamak için, bu tip derin toprak işlemesi yapan alet-ekipmanlar yerine toprağı çizerek, yırtarak derin işleyen aletler tercih edilmelidir.

Resim 7. Kaz ayağı.

3. Anız bozma:

Tarlada hasat işlemi yapıldıktan sonra, geri kalan sapları toprağa gömmeden, toprak yüzeyinde kalabilecek şekilde işleyen çizel, kazayağı ve küçük kulaklı pulluklar ile toprak işlemesi yapılır. Toprak işleme arazinin meyiline dik olarak yapılır. Bu işlem ile toprak içi işlenir, toprak yüzeyi gevşetilerek yağışların toprak bünyesine kolaylıkla alınması sağlanır. Ayrıca toprak yüzeyinde bırakılan anızla  su erozyonuna  mukavemet  sağlanır.

Anız kesinlikle yakılmamalıdır. Anız yakma; toprak mikroorganizmalarını, canlılarını öldürdüğü gibi, organik madde oranını da azaltmakta, aynı zamanda yanma ile incelen, toz haline gelen üst toprağın su erozyonuna mukavemeti de azalmaktadır.

Resim 8. Anız bozma.

Resim 9. Anızlı bırakılmış arazi.

4. Toprağın tesviye eğrilerine paralel işlenmesi (Kontur):

Toprağın tesviye eğrilerine paralel olarak işlenmesi, yüzey akışla toprak kayıplarının önlenmesinde çok etkilidir. Tesviye eğrili tarımdan istenilen sonucun alınabilmesi için teraslama ve şeritvari ekim gibi diğer kontrol önlemleri ile birlikte uygulanması gerekmektedir.

Genel olarak tesviye eğrilerine paralel toprak işlemesinde açılan karıklar küçük ve kapasitesi düşüktür. Kısa sürede suyla dolarak taşabilirler. Yağışın hafif seyrettiği, eğimin orta derecede ve kısa mesafeli olduğu hallerde bu metot daha uygundur.

Resim 10. Eğime dik sürüm.

Tesviye eğrili toprak işlemesi eğimin %2–8 ve eğim uzunluğunun 100 m. den daha az olduğu hallerde en etkilidir. Bu koşullarda toprak işlemesi, eğim doğrultusunda işlemeye nazaran %50 oranında toprak kaybını azaltır.  Sel yarıntılarını önlemek için suyun fazlası otlandırılmış su kanalları ile topraktan uzaklaştırılmalıdır.

5. Tesviye eğrili şeritvari ekim:

Erozyonu önlemede değişik bitkilerin farklı etkileri göz önüne alınarak, gelişme durumları farklı olan çeşitli kültür bitkilerinin, eğim doğrultusuna dik şeritler halinde ekilmesi, erozyonun azalmasında önemli ölçüde etkili olmaktadır.

Bu ekim sisteminde mısır, pamuk, şeker pancarı ve fasulye gibi çapa bitkilerinden birinin ekildiği şeritten sonra, aşağı doğru hareket eden toprak, onun hemen altındaki bir çayır şeridinde tutunabilir. Bunu bir tahıl şeridi izleyebilir. Şeritlerin genişliği; eğimin dikliğine, yağışların miktar ve şekline, toprağın erozyona elverişliliğine bağlıdır. Eğim dikleştikçe şeritlerin genişliği azalır.

Şeritvari ekim daha çok %2–12 eğimli ve uzunluğu 400 m. den daha az olan yerlerde etkilidir. Şeritvari ekim genellikle uzun bir ekim şeridi sağladığı için sürüm, ekim,  hasat işlemleri ve makinaları için kolaylık sağlar. Yüzey akışların toplandığı şeritlerden, suyun uzaklaştırılması için otlandırılmış su kanallarının bulunması şarttır.

Resim 11. Tesviye eğrili şeritvari ekim.

6. Teraslama:

Teraslar, eğim doğrultusundaki yüzey akışların araziye zarar verebilecek bir hıza erişmelerini önlemek amacı ile oluşturulan yapılardır. Su erozyonu kontrolünde diğer yöntemlerin yetersiz kaldığı durumlarda teraslama yöntemi uygulanabilir.

Resim 12. Tesviye eğrilerine paralel teraslar.

Bütün eğimli araziler teraslamaya müsait değildir. Yapım masraflarının yüksekliği ve teraslama işleminin devam ettirilmesinin güç olduğu alanlarda, taşlı topraklarda ve kayalıklar üzerindeki yüzeysel topraklarda terasların yapılmaları fazla bir fayda sağlamaz. Eğim derecesinin ve doğrultusunun sık değişme gösterdiği karışık arazilerde de teraslama yapmak uygun değildir.

Eğimin %8-12’den daha yukarı olan yerlerde, teraslamadan çok diğer önlemlere başvurulmalıdır. Teraslar tek başlarına erozyon kontrolünde yetersiz kalırlar, bundan dolayı diğer tarımsal önlemlerle desteklenmelidir.

Resim 13. Seki teraslar.

Teraslar yapmış oldukları ana işleve göre ikiye ayrılırlar: Düz teraslar ve eğimli teraslar. Düz teraslar daha çok suyun tutulmasını ve toprak tarafından emilmesini sağlayan teraslardır. Esas itibariyle yıllık yağışların 760 mm. den daha az olduğu bölgelerde kullanılmaktadır. Teras yapılan toprağın geçirgenliği iyi ise yağışların toprak tarafından emilmesini sağlamak amacı ile terasların iki ucu kapatılır. Suyun geçirgenliği yavaş ise teras uçlarının bir kısmı veya tamamı açılmalıdır. Aksi durumlarda göllenen yağış suları ürüne zarar verebilir.

Eğimli teraslar yıllık yağışların 760 mm.den daha fazla olduğu bölgelerde, yüzey akışların erozyon yapıcı etkisini kaybettirerek, araziden uzaklaştırılmasını sağlamak amacı ile yapılırlar. Yüzey akışın fazlasının tahliye edilmesi için teraslara eğim verilmesi ve akışın yavaş olması için verilen eğimin hafif olması gerekir. Erozyona dayanıksız topraklarda bu eğim %0.25, dayanıklı topraklarda %0,5 ve daha fazla olabilir. Ayrıca, bu teras şekillerinin dışında eskiden beri uygulanan “seki teraslar” vardır. Bu teraslar tarım alanlarının kısıtlı olduğu dik eğimli (%20–50) bölgelerde uygulanmaktadır. Tesviye eğrilerine paralel, düz veya düze yakın şerit veya basamaklar halinde uygulanır.

7. Örtü bitkisi:

Su erozyonunu önlemede esas, yağmur damlasının çıplak toprağa hızla çarpmasını önlemek ve toprak tarafından kolayca emilmesini sağlayarak yüzey akışı önlemektir. Su erozyonunun önlenmesi amacı ile örtü bitkisi kullanımında en önemli ve kolay yöntem mevcut bitki örtüsü olan orman ve maki alanlarının korunması ve güçlendirilmesidir. Bu alanların yangın, kuruma, kesim vs. nedenleri ile tahrip olan kısımları yenilenmeli, mümkünse dört mevsim yeşil kalan bitkiler arttırılmalıdır.

Resim 14. örtü bitkisi.

Çayır ve mera alanlarının tahribi, düzensiz ve aşırı otlatılması su erozyonunu artırmaktadır. Bu nedenle bu alanlarının korunması ve yeni ekimlerle artırılması gerekmektedir.

Tarla ve bahçe tarımı yapılan alanların her mevsim örtülü olacak şekilde,  mevsime uygun ürünler yetiştirilerek bitki ile örtülü tutulması gerekmektedir.

Su Erozyonu İle İlgili Ülkemizde Yapılan Çalışmalar

1. Doğu Anadolu Su Havzası Rehabilitasyon Projesi:

Proje Dünya Bankası ile ülkemiz arasında 25 Mart 1993 tarihinde imzalanmış ve uygulamasına başlanmıştır. Uygulamalar, Orman Bakanlığı, Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde 1998 yılı itibariyle; Malatya, Elazığ, Adıyaman illerimiz, 1999 yılından itibaren bu illerimizdeki, AGM Başmühendisleri, Tarım İl Müdürlükleri ile Köy Hizmetleri İl Müdürlükleri tarafından uygulanmış, 2001 yılında uygulama sona ermiştir.

Projenin amacı Malatya, Adıyaman ve Elazığ illerinde toplam 54 mikro havzayı, Adana, Kahramanmaraş, Sivas illerinde 18 mikro havzayı, Isparta, Antalya, Mersin, Gaziantep, Şanlıurfa ilerinde 16 olmak üzere toplam 88 mikro havzayı rehabilite etmektir. Bu havzalar toplam 716 945 ha. Olup, Orta Fırat Havzasında tahrip olmuş alanın % 27’sini oluşturmaktadır.

Fırat havzasında 7, Dicle havzasında 6 olmak üzere 13 adet baraj inşa edilecek, bu barajlarla 1.8 milyon ha. arazi sulanabilecek ve 22 milyon kwh/yıl elektrik enerji üretilebilecektir.

Fırat Havzasında kurulan; Keban, Karakaya ve Atatürk Barajının etrafı çıplaktır. Ülkemizden deniz ve göllere, yılda 500 milyon ton materyal taşındığı ve bunun 108 milyon ton materyalin bu havzadan taşındığı düşünülürse projenin ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir.

Resim 15. Su havzalarında ağaçlandırma çalışmaları.

Bölgede tarım arazileri az ve sulama imkânları kısıtlıdır. Hayvancılık ve küçük ölçekli tarım, bölge halkının en önemli geçim kaynağıdır. Ancak, gerekli teknik bilgi, finansman ve alt yapı eksik olduğu için köylümüz yeterli geliri elde edememektedir. Bu halde projenin amacı:

a) Köylülerin ortak olarak kullandıkları orman ve mera alanlarında erozyonu kontrol altına almak için sürdürülebilir bir yöntem geliştirmektir.

Bunu yapmak için:

1. Bölge ekosisteminde biyolojik çeşitliliği, özellikle tehlike içindeki türleri korumak.

2. Ormansızlaşma ve çölleşme ile mücadele etmek için yeni orman tesis etmek.

3. Mevcut ekosistemi geliştirici, orman kaynaklarını koruyucu çalışmalar içinde, bir örtünün geliştirilmesi, yamaç alanların stabilizasyonu ile sel yataklarının ıslahını yapmak.

4. Meşe ormanlarını iyileştirmek.

5. Meraların yönetimini düzenleyerek, hem erozyonu azaltmak, hem de hayvancılığın gelişmesini sağlamak.

6. Köylere, toprak-su dengesini sağlamada, bitki örtüsünün önemini hissettirecek yayın faaliyetleri yapmak.

b) Mahalli çiftçi ve köylüyü, dağlık ekosistemin ıslahında bilfiil işe sokmak, bizzat katılımını sağlamak.

c) Erozyon kontrolü ve mera ıslahını kabul eden köylerde uygulayıcı kurumların, arıcılık, bağcılık, sebze ve meyve yetiştiriciliği, el sanatları ve diğer gelir arttırıcı faaliyetleri teşvik etmesini sağlamak.

Resim 16. Mera geliştirme alanlarında arıcılık faaliyetleri.

2. Senirkent Erozyon Kontrolü Projesi:

Proje Dünya Bankası, Toplu Konut İdaresi ve Ağaçlandırma Genel Müdürlüğünün işbirliği ile uygulanacaktır. Proje toplam 1.4 ABD Doları finanse edilerek 3 yıl içerisinde gerçekleştirilecektir.

Projenin amacı Senirkent ilçesinin güneyinde yer alan Kapı Dağından gelen sel ve taşkınların önlenmesi ve dolayısı ile erozyonun durdurulmasıdır. Kapı Dağının su toplama havzalarında şiddetli toprak erozyonu olmaktadır. Sel ve bünyesindeki materyaller ilçe merkeziden geçen Doğru Dere, Suyolu Deresi vasıtası ile ilçe ve civar köylerde can ve mal kaybına sebep olmaktadır.

Proje ile Doğru Dere ve Suyolu Deresi havzasında ve havzaların devamı alanlarda toprak muhafaza, enerji ormanı tesisi, mera ıslahı ve nehir kenarı ağaçlandırmaları yapılacaktır.

3. Taşkaya Meraları Islahı ve Erozyon Kontrolü Projesi:

1976 yılında 102300 ha.lık sahayı kapsayan proje 11.390 ve 56.778 ha.lık iki tatbikat projesi şeklinde yapılarak uygulanmıştır. FAO ’dan gıda yardımı projesi ile uygulamalar desteklenmiştir.

Resim 17. Mera alanlarının geliştirilmesi.

Proje Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü, ORKöY, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı, Toprak Su Genel Müdürlüğü ve Mahalli İdare Teşkilatlarının İştirakleri ile ortak çalışma yapılmıştır.

Proje ile 42.130 ha. mera ıslahı, 106.196 ha. ağaçlandırma,  395 ha. bozuk baltalıkların imarı,  23 adet gölet yapımı,  26 adet eski gölet bakım ve onarımı, 36 adet koyun banyoluğu yapımı, ayrıca tuzluk, servis yolu, dikenli tel çit tesisi ve erozyon kontrolü tedbirleri ile sahanın ıslahı planlanmış ve günümüze kadar 11.011 ha. sahada ıslah çalışması gerçekleşmiştir.

Resim 18. Geliştirilmiş mera alanları.

4. Adana-Çakıt Çayı Erozyon Kontrolü Projesi:

1980 yılı ilkbahar aylarında, Seyhan Nehrinin bir kolu olan ve Seyhan Baraj Gölüne boşalan Çakıt Çayı taşmıştır. Taşkın ve sel felaketi şehirler arası E–5 karayolunu ve demiryollarını tahrip etmiştir. Şehir merkezindeki baraj gölünün alt kısımlarındaki mahalleler boşaltılarak baraj kapakları açılmış ve şehir büyük bir tehlikeden kurtarılmıştır.

Resim 19. Yerleşim alanında sel baskını.

Felaketin sebebi: Ani yüksek yağışlar, karların aniden erimesi ve Toros Dağlarındaki ormanların tahribidir. Bunun üzerine Çakıt Çayı havzasında erozyon kontrolü tedbirleri almak üzere, 1981 yılında merkezi Pozantı ilçesinde olarak Adana Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı Pozantı Toprak Muhafaza ve Mera Islahı Tatbikat Grup Müdürlüğü kurulmuştur. Bu proje 1982 yılında onaylanarak uygulamaya başlanmıştır.

Projenin genel alanı 140.056 ha. dır. Bu alanın 41.338 ha.da mera ıslahı, 40.500 ha.da erozyon kontrolü, 20.387 ha.da ağaçlandırma ve 60.887 ha.da ise korunga ekimi planlanmıştır. Uygulama 2.013 yılına kadar devam edecektir.

Proje ile başta Adana olmak üzere yerleşim alanlarını ve tarım arazilerini sel ve taşkından korumak, Seyhan Barajının dolmasını önlemek, kara ve demiryollarının zarar görmesini engellemek, toprak aşınma ve taşınmasını önlemek amaçlanmaktadır.

5. Yeşil Kuşak Ağaçlandırma Çalışmaları:

Yeşil kuşak ağaçlandırmalarının amacı ve kapsamı diğer ağaçlandırmalardan farklıdır. Yeşil kuşak çalışmaları, şehrin yapısına estetik görüntü vermek, halkın sosyal ihtiyaçlarını karşılamak ve çevre kirliliğini önleme çalışmalarına katkı amaçları ile kent çevresinde yapılan ağaçlandırmalardır.

Resim 20. Tamamlanmış yeşil kuşak çalışması.

İlk projeli yeşil kuşak çalışması 1960 yılında Ankara’da başlamıştır. Bu projeden olumlu neticeler alınınca, proje yayılmış ve 1995 yılına kadar 21 ilde tamamlanmış ve 11 ilde devam eden, toplam 32 vilayette uygulanan, yaygın bir çalışma haline gelmiştir.

Facebook'ta Yayınla>
Soru / Yorum Eklemek İçin Tıklayınız
..:: Sorular / Yorumlar ::..
Henüz yorum eklenmemiştir. Yorum Eklemek için Tıklayınız.
Ne? nedir? Nasıldır? Nasıl yapılır? Ne zaman yapılır?
Copyright - Tarım Kütüphanesi - 2007