KÃœLTÃœR BÄ°TKÄ°LERÄ°NDE FÄ°ZYOLOJÄ°K HASTALIKLAR

Bitki hastalıkları; bitkilerde uygun olmayan çevre yada mikrop diye adlandırılan canlı organizmalar tarafından bitkinin normal yapısında yada fizyolojik işlemlerde ortaya çıkan bozulmalardır. Bitkilerde uygun olmayan çevre koşullarından kaynaklanan cansız hastalık etmenleri tarafından oluşturulan hastalıklara ’’fizyolojik yada abiyotik hastalıklar ‘’denir.

Bitkilerde fizyolojik hastalıklara yol açan cansız hastalık nedenlerini başlıca 4 grup altında toplamak mümkündür:

1.İklim koşulları (sıcaklık,ışık, rüzgar, nem ve yağışlar)

2.Toprak özellikleri (toprağın nemi, fiziksel yapısı, kimyasal yapısı, toprak reaksiyonu ve toprağın pH’sı)

3.İşletme tekniği (mekanik zararlanmalar, pestisitlerin yanlış kullanımı, yetiştiricilik işlemlerinin yanlış uygulanması vb.)

4.Çevre kirleticiler (çevre kirliliği, egzoz gazları, fabrika atık ve artıkları, çöpler vb.)

Ä°KLÄ°M KOÅžULLARI

Bitkilerin yetişme süresi içinde uygun olmayan sıcaklık, yağış, ışık ve rüzgar doğrudan veya dolaylı olarak bitki gelişimini olumsuz etkilemektedir.

Sıcaklık

Sıcaklık bitkilerin dünya üzerindeki yayılma ve gelişmelerini birinci derecede sınırlar ve bitkideki tüm fizyolojik olayları etkiler. Doğada birçok bitki yüksek sıcaklıklarda düşük sıcaklıklara göre daha fazla zarar görmektedir. Yüksek sıcaklıklarda bitkide genel bir solgunluk ve ileri dönemlerde yaprak dökümü ve yanıklık şeklinde hastalık belirtileri görülür. Elma, kiraz üzüm, nar gibi meyvelerde güneş yanığı zararına sık rastlanmaktadır.

Resim 79. Narda yüksek sıcaklıklar nedeni ile oluşan güneş yanıklığı zararı.

Düşük sıcaklık etkisi ise bitkide üşüme ve donma şeklinde görülür. Üşüme zararında; yaprak üste doğru kıvrılır ve bazen yaprak üst yüzeyinde beyazımsı çizgiler oluşur. Bu sıcaklıklarda döllenme olmaması sonucu yaprak, meyve dökümü, buğdaygillerde kör başak oluşumu ortaya çıkar.

Don zararı bitkilerde değişik belirtiler oluşturur. Yeni yapraklar, otsu bitki kısımları pörsür, sulu saydam bir görünüm alırlar. Renkleri koyulaşır ve kurur. Meyve ağaçlarında yaralar ve nekrozlar meydana gelir. Odunsu bitkilerde kabuktaki su kaybı odun kısmından daha fazla olduğu için kabuk büzülür ve parçalanır. Böylece don çatlakları ve don plakları oluşur. Düşük sıcaklıklar üründe azalmaya yol açar. Dona bağlı olarak bitkilerde gözler, çiçekler ve hatta genç meyveler bile ölebilir.

Resim 80. Turunçgil bahçesinde don zararı.

Işık

Bitkilerde ışık; ışıklanma süresi, az yada çok ışık yoğunluğu şeklinde zararlı etki yapmaktadır. Işık yoğunluğunun fazla olması sonucu bitkilerde bodurlaşma ve rozetleşme meydana gelmektedir. Işık az olduğunda ise; bitkilerde kloroz ve etiole olma yani leylek bacaklılık şeklinde kendini göstermektedir. Az ışıkta sürgünlerin boğum araları uzun ve zayıftır. Yapraklar renksiz yada soluk yeşil renkli olur, iğ şeklinde ve zayıf gelişir. Çiçek ve yapraklar zamanından önce dökülür. Işık yoğunluğunun fazla olması durumunda ise bitkilerde sarılık ve kloroz belirtileri görülür.

Rüzgar, kar, dolu ve yıldırım zararları

Şiddetli rüzgar bitkilerin dal, sürgün ve gövdesini kırarak, meyveleri zamansız dökerek mekanik zararlanmalara yol açmaktadır. Hububat gibi tek yıllık bitkileri yatırarak doğrudan zarara neden olmaktadır. Rüzgar ile kum ve toprak benzeri partiküller bitkilere çarparak sürtünerek zarar oluşturmaktadır.örneğin turunçgillerde rüzgar etkisi ile sürtünme ve çarpma zararı olmaktadır. Rüzgar nedeni ile oluşan yaralardan bitkilere değişik hastalıklar girerek hastalık oluşturmaktadırlar. Genellikle çiçeklenme zamanı esen sıcak ve kurak rüzgarlar çiçeklerin kuruyup dökülmesine yol açmaktadırlar.Böyle durumlarda buğday başakları boş kalmaktadır.

Kar ise; meyve ağaçlarının dalları üzerinde birikerek ağırlık yapmakta, mekanik zarar vererek kırılmalara yol açmaktadır. Bu zararlı etkisi yanında soğuk yörelerde bir örtü oluşturarak kışlık buğdayların ani soğuklardan korunmasına yardımcı olur.

Yıldırım çarpması ile; ağaçların kabuğu çatlamakta, yarılmakta, meyve ağaçlarında sürgün uçları yanmakta, özellikle buğday ekili bir alana düştüğünde ise daire şeklinde yanmış alanlar oluşmaktadır.

Dolu ise bitkilerde kırılma, yaralama, parçalama şeklinde sürgün, dal, yaprak ve çiçeklere zarar vermektedir. Ayrıca dolunun bitkilerde oluşturduğu yaralardan diğer hastalık etmenleri (mantarlar, bakteriler vb.) bitkileri kolayca hastalandırabilmektedirler.

Çiğ, bitkilerin su ihtiyacının karşılanması yanında, uygun sıcaklıklarda mantar, bakteri gibi mikropların bitkileri hastalandırması şeklinde de zarar oluşturmaktadır.

TOPRAK öZELLİKLERİ

Toprağın fiziksel yapısı

Toprağın su, hava kapasitesi ve sıcaklığı onun fiziksel özelliklerini oluşturmaktadır.

0 C’nin altındaki sıcaklıklarda toprak donarak çatlar ve orada bulunan bitki kökleri koparak zarara uğrayabilir. Toprak gözeneklerinin su ile sürekli dolması sonucu bitki kökleri havasız bir ortamda kalarak kökleri çürür. Bazı ağaçlarda derin dikim nedeni ile de kökler çürümektedir. Bu durum özellikle derin dikilen, kökboğazı ve aşı yeri toprak içinde kalan limonlarda önemli sorunlara neden olmaktadır. Derin dikim yapılan turunçgil bahçelerinde eğer toprak ağır bünyeli ise limonlarda Gövde Zamklanma ve Kahverengi Meyve Çürüklüğü (Phytophthora citrophtora )hastalığı görülmektedir.

Toprakta yeterli miktarda su bulunmadığında bitkiler terleme ile kaybettikleri suyu topraktan sağlayamadıkları için solgunluk belirtisi gösterirler. Bu durum uzun süre devam eder ise bitkilerde erken yaprak dökümü ve ölüme varan hastalıklar meydana gelir. Toprakta fazla su bulunması halinde; yapraklarda lekeler ve kloroz ve gövdede zamk akıntısı şeklinde ortaya çıkan hastalıklar görülmektedir.

Resim 81. Turunçgillerde Gövde Zamklanma ve Kahverengi Meyve Çürüklüğü (Phytophtora citropthora) hastalığı.

Toprağın kimyasal yapısı

Toprağın kimyasal yapısının bitki beslenmesi ve topraktaki mikroorganizma davranışları üzerine etkisi büyüktür. Bitkiler sağlıklı gelişebilmek için su, oksijen, karbondioksit yanında fazla miktarda azot, potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, kükürt, ve ayrıca çok az miktarda demir,manganez, çinko, molibden, bor, bakır ve klor kullanırlar. Bu maddelerin toprakta azlığı, fazlalığı veya dengede olmayışı bitkiler için zararlıdır. Ayrıca bu maddeler toprakta bulunsa bile bitkinin kullanabileceği formda değilse bitki tarafından alınamaz. Bunun yanında bazı besin maddeleri diğerinin alımını engelleyebilir. örneğin kalsiyum potasyum alımını azaltır. Toprak analizi yapılarak bitkilerin ihtiyaç duyduğu bu maddelerin topraktaki miktarları tespit edilmeli dengeli bir gübreleme yapılarak bitkinin ihtiyacı karşılanmalıdır.

Azot noksanlığı: Bitkiler bu maddeye fazla gereksinim duyarlar. Noksanlığı durumunda, kök, sürgün ve yapraklarda gelişme yavaşlar. Yapraklar sararır ve daha sonra kahverengileşir. Yaşlı yapraklar kırmızı mor renk alıp dökülür. Tomurcuklar ölür. Çiçeklenme ve meyve oluşumu azalır. Dolayısı ile verim düşer. Buğdaygillerde kardeşlenme azalır ve tane verimi düşer.

Meyve ağaçlarında ufak, sert, düzensiz renkli meyveler oluşur. Azot noksanlığı; topraktan azotlu gübrelerin uygulanması, baklagillerin yetiştirilmesi ile giderilebilir. Aşırı azot uygulanmasında ise bitki dokuları gevşek olur, soğuk havalara, hastalık ve zararlılara karşı daha hassaslaşır. Ayrıca çiçeklenme ve meyve oluşumu gecikir. Hububat sapları gevrek olup kolayca kırılır ve yatma eğilimi fazlalaşır.

Fosfor noksanlığı: Sürgün ve yapraklarda gelişme geriliği, çiçeklenmenin azalması, olgunlaşmadan dökülme, verim düşüklüğü gibi belirtiler oluşturur. Ayrıca yapraklar mat mavimsi-yeşil renktedir. Bazı bitkilerde bronzlaşma görülür, kahverengi mor noktalar oluşur. Yaprak kenarları kahverengi yanık bir renk alır. Sürgünler kısa, ince ve diktir. Meyveler yumuşak ve ekşidir.

Potasyum noksanlığı: Yapraklar koyu mavimsi bir renk alır. Bazen damarlar arasında kloroz olur. Yaprak uçları yanar ve kahverengileşir. Yapraklarda kıvrılmalar olur. Potasyum noksanlığı boğum aralarında kısalma, kök gelişiminin azalması, verimde azalmaya yol açmaktadır.

Demir noksanlığı: Genellikle kireçli topraklarda demir noksanlığı yaygındır. Bu topraklarda demir tuzları kireç tarafından tutulmaktadır. Demir noksanlığının tipik belirtisi bitkilerde kloroz oluşumudur. Kloroz damarların yeşil damar aralarının sarı bir renk almasıdır. Bazı yapraklarda kahverengi noktalarda olur. Yaprağın tamamı yada bir kısmı kahverengileşir ve dökülür. Meyve ağaçlarında daha çok görülmektedir.

Çinko noksanlığı: Çinko noksanlığında bitkide önce yapraklarda belirtiler başlar. Yapraklarda damarlar yeşil kalırken damar araları sararır. Yapraklarda gelişme durur, şekilleri bozulur, boğum araları kısalarak rozetleşir,verim azalır. Hububatta renk morarır ve yaşlı yapraklar ölür. Elmalarda rozetleşme, kamçılaşma ve dal kırılmaları, turunçgillerde kloroz, yaprakların daralması, küçük ve kalın kabuklu meyve oluşumu çinko noksanlığında ortaya çıkmaktadır.

İŞLETME TEKNİĞİ

Bitkilerde ve hasat edilen ürünlerdeki zararın önemli nedeni uygulamaların yanlış zamanda, yanlış araçlar ile yanlış şekilde uygulanmasından kaynaklanmaktadır. özellikle taşıma ve depolamada önemli zararlar meydana gelir. Doğrudan bitkileri hastalandıramayan zayıf mikroplar bu şekilde yaralanmış yada zararlanmış bitkilere saldırarak önemli kayıplara yol açarlar. Hastalık ve zararlılarla mücadelede uygun olmayan ilaçların yüksek dozda ve duyarlı kültür bitkilerinde kullanılmaları da zararlanmalara yol açmaktadır.

ÇEVRE KİRLETİCİLER

İnsanoğlunun tüm üretim ve tüketim işlemleri sonucu su, hava ve toprak kaynakları atık içeriğinin artması ekolojik dengenin olumsuz yönden etkilenmesi çevre kirliliğine yol açmaktadır.

Tüm canlıların yaşam ve nesillerinin devamı için gerekli olan doğal kaynakların aşırı ve bilinçsiz kullanımı, hava, toprak ve su gibi temel unsurların kirlenmesine, bunlar arasındaki dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Bunlara ülkemizden örnekler vermek mümkündür. Bugün çok sayıda olan çimento fabrikalarının toz tutma düzenlerinin tam olamaması ve bu düzenlerin etkili çalıştırılmaması sonucu tarımsal alanlar büyük ölçüde etkilenmektedir.Yine Murgul bakır işletmeleri, Doğu Karadeniz bakır işletmeleri, Samsun azot sanayi komplekslerinin de çevreye yaptığı pek çok zarar vardır.

Endüstri ve yoğun yerleşim bölgelerinin çevreye yaydıkları atık ve artıklar bitkileri fiziksel ve kimyasal olarak etkilemektedirler. Ayrıca kimyasal gübreler, bitki koruma preparatları da hava, su ve toprak kirlenmesinde etkilidir. Çevre kirliliğine karşı bitkilerde önce nekroz oluşumu gibi hafif zararlar görülür. Daha uzun sürede bitkiler sararır, kloroz oluşumu görülür, verim azalır.Çevre kirleticiler;

a.Katı maddeler

b.Gazlar olarak iki grupta toplanabilir.

Katı maddeler: Çimento sanayi, asfaltlanmamış yollar, yoğun yerleşim merkezleri bitkilerde solunumu engelleyebilirler. Fotosentez engellendiği için verim azalır. Bitkinin organları yanabilir. Çimento tozları bu gruba giren önemli kirleticilerdir. Çimento tozlarının bitkiler yanında toprağı da kirlettiği saptanmıştır. Bahçelerin yol kenarındaki tozlu kısımlarında bazı zararlı böceklerin zararı da fazla olmaktadır. Çünkü bu koşullarda faydalı böcekler rahat çalışamamaktadır.

Gazlar: Petrol ve kömür ürünlerinin kullanımı, kimya endüstrisi ve alüminyum fabrikaları, tuğla, kiremit ve seramik fırınları, soda, gübre ve kauçuk üretim tesisleri motorların egzoz gazları sonucu zararlı gazlar havaya karışmaktadır. Marul, ıspanak, tütün, fasulye, kırmızı üçgül, yonca ve tahıllar bu gazlara duyarlı bitkilerdir. Gazlar nedeni ile bitkilerin yaprak ve meyvelerinde değişik lekeler oluşmaktadır.

Facebook'ta Yayınla>
Soru / Yorum Eklemek İçin Tıklayınız
..:: Sorular / Yorumlar ::..
Henüz yorum eklenmemiştir. Yorum Eklemek için Tıklayınız.
Ne? nedir? Nasıldır? Nasıl yapılır? Ne zaman yapılır?
Copyright - Tarım Kütüphanesi - 2007