Gez Dünyayı gör Konyayı…
Selçuklu başkenti KONYA (1)
M.Yavuz ÇOLAK
Vet. Sağ. Tek.

“Tarih, bir milletin hafızasıdır.Tarihini bilmeyen milletler, hafızasını kaybeden insanlara benzerler.”

Yavuz Bülent Bakiler’in çok manidar bulduğum bu sözleriyle başlamak geldi içimden.Konya ve Tarihi üzerine, İbrahim Hakkı Konyalı’nın ölümsüz eserinden yararlanarak okuyucularımıza bir kesit aktarmaya gayret edeceğiz.1944 yılında yazımını tamamladığı, 1963 ve 1997 yıllarında basımı yapılmış “Konya Tarihi” ile memleketinin insanlarına ölümsüz bir eser bırakan merhum İ.Hakkı Konyalı’yı bu vesileyle rahmetle anarken idrakini yaşadığımız Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum.

Anadolu Selçukluları’na, Karamanoğulları’na Payitaht olmuş, Osmanlılar’ın önemli eyalet ve vilayet merkezliğini yapmış Konya için, neyi ne kadar bilirsin diye insanlarımıza sorulsa; pekçoğumuzun bilgilerinin eksik olduğunu, kulaktan kulağa anlatılanlarla idare ettiğimizi ve tarihimize olan duyarsızlığımızı itiraf edenlerimiz çoğunlukta olacaktır kanısındayım. Kimsenin bu konuda eksiğini aramak haddim değildir. Zaten kendi eksiğim bana yetiyor...

Üzerinde devletler, imparatorluklar kurulmuş, sayısız seferlerin, talan ve yağmaların, birçok hesaplaşmaların yapıldığı bu topraklar pekçok medeniyete de şahitlik etmiş. Çoğu zaman farkında olamadan yaşadığımız bu şehir, her devirde önemini korumuş; zenginliğin, ihtişamın, ilim ve irfanın zirve yaptığı devirlerin yanında, gözyaşı ve ıstırabın da ocağı olmuş, deyim yerindeyse umur görmüş ulu bir çınara benziyor Konya’mız...

Konya’yı, Tarihi kaynaklardaki Konya, İlk İslam Devletleri Döneminde Konya başlıkları altında değerlendiren İbrahim Hakkı Konyalı; Selçuklular Dönemi, Karamanoğulları Dönemi ve Osmanlı Dönemi diye ayırarak yürüttüğü çalışmalarında, kapsamlı bir araştırmayla Konya üzerine yazılan bütün kaynakları taramış, doğruları ve yanlışları kanıtlarıyla ortaya koyarak her türlü bilgiyi, belgelere dayandırarak muhteşem bir eser yaratmış. Amacımız işte bu eserden yararlanarak, sayfamızın okuyucusu için Konya hakkında bilgi sahibi olamadığını düşünenlere “Selçukiler Başkendi Konya” başlığı altında değerlendirilen bölümden bir özet sunmaya gayret edeceğiz. Yazımız ilgi görür de faydalı olduğumuza inancımız artarsa gelecek sayılarda konunun devamını getirmeye çalışırız...

Selçuklu Dönemine geçmeden, eserde ki eski devirlerden Konya için bilgi nakleden seyyahların gözüyle okuyucuları eskilere götürerek yazdıklarımıza farklı bir lezzet katabiliriz ümidindeyim.

1332 yıllarında Konya’ya gelen meşhur seyyah İbn-i Batuta; bu şehrin “Konya” ve “Koniye” şeklinde söylendiğini yazdığı seyahatnamesinde “Büyük bir şehirdir.Bina ve tesis tarzı gayet latif ve gönül çekicidir.Suları,nehirleri,bostanları ve meyveleri pek boldur.Burada yetişen Kamer-ed-din adlı kayısısı Mısır’a ve şam’a ihraç olunur.Sokakları çok geniş ve çarşısının tertibi çok bediidir.Çarşıda her sanat erbabı ayrı ayrı yerleri işgal ederler.Bu şehri İskender’in kurduğu şeklinde bir söylenti vardır...” Kitabın içeriğinde daha pekçok seyyahın benzer yazmalarla Konya’yı anlattıkları, M.ö. 404 yıllarına dayandıran müelliflerden daha birçok ilginç bilgiler aktarmak isterdim ama, yerim sınırlı olduğundan sadece Evliya Çelebi’den ilginç bulacağınızı umduğum, onun tarzına ve üslubuna uygun bir bölüm naklederek bu bölümü bitiriyorum. 1650 yıllarında Konya’ya gelen Evliya Çelebi, şehrin kuruluşu, abideleri, mesireleri, içtimai ve iktisadi müesseseleri hakkında geniş malümatlar veriyor. Mesirelerimiz hakkında yazdıklarından bir kesit aktarıyorum; “Herkes ve bütün seyyahlar Konya’nın mesirelerini,hıyabanlarını medhederler. Hakikat bu hakir de,yirminci seyyahatim olan bu seferime kadar böyle bir hıyaban görmedim. Buda Serhaddi’inde Peçoy, Serm şehrinin kale arkasındaki Baruthane Mesiresi, Kırım’daki Suvak Bağı, İstanbul’un 170’den fazla bahçe ve gülistanları, Malatya’nın İspzo’sı, Tebriz’in şah-ı Cihan Bağı bu Konya’nın Meram Mesiresinin yanında bir çimenlik bile olamazlar. 9000 kadar bağ ve bahçesi vardır.Bir diyar garibi kimse bu bağların içine girse gaybolur gider.Güzel sesli kuşlarının ötüşleri insana taze hayat verir. Konyalılar ehl ve ıyallarıyle sekiz ay Meram’da oturup zevk-üsafa ederek felekden gâm alır...” (Hıyaban:iki tarafı ağaçlı yol, bulvar).

Dönelim konunun aslına.Oğuz boyundan inen Türkler’in Anadolu kapılarına dayandıkları devirde, Davut Çağrı Bey ve kardeşi Tuğrul Bey, merkezi Horasan olan Büyük Selçuklu Hanedanı’nı yapılandırıyorlardı.Kutsal topraklar ve İslâm diyarları için o zamanki en büyük tehdit unsuru olan Bizans ordularının önündeki en büyük engeldir Büyük Selçuklular. Çağrı Beyin oğlu Alparslan, amcası Tuğrul Bey’in ölümü üzerine Taht’a oturduğunda; Hanedan’a adını veren Selçuk’un diğer oğlu Aslan Bey’in oğlu Kutulmuş’da kendisini Sultan ilan edince aralarında savaş çıktı. Selçuk’un torunları arasında çıkan bu savaşta Kutulmuş öldü, oğlu ve kardeşi Alparslan’a esir düştü. Bizans ordularını dağıtan, İmparator Romen Diyojen’i yenerek Türkler’e Anadolu’nun kapılarını açan Sultan Alparslan büyüklüğüne yakışanı yaparak Kutulmuş’un oğullarını affedip onlara Bizans sınırlarında emirlikler ve kumandanlıklar verdi. 1072 yılında Alparslan’ın ölümüyle Taht’a geçen Melikşah’ın döneminde, doğudan Bizans topraklarına akınlar yaparak Kızılırmağı geçen ve Küçük Asya’nın kalbine ok gibi saplanan Oğuz Türkleri’nin ileri gelen kumandanları arasında Kutulmuş’un Oğulları da vardı. 1073 yılında Anadolu’da ilerlemelerini sürdüren bu Kutulmuş Zadeler’in emir ve kumandasındaki Oğuz Türkmenleri Bizans İmparator’u Mişel Dukas’ın ordularını da yendiler. Bu sırada babaları Kutulmuş’un intikam ateşi depreşince Sultan Melikşah’a isyan ettiler. Bağdad Halifesi’nin araya girmesiyle savaş önlendi ve sulh yoluyla Kutulmuş Oğulları’na Anadolu’da fetihlerle aldıkları yerlerde hükümranlık hakkı tanıyarak Sultanlık Menşuru vadedildiğinde yıl 1074’tü. İşte Büyük Selçuklu’dan ayrı, Anadolu Selçukluları’nın (Konya Selçukileri) ilk nüvesi doğuyor, Kutulmuş’un oğlu SÜLEYMAN şAH Küçük Asya’yı güneyden ve güneybatıdan fethe koyulup ilk karargâhını Birecikte kuruyordu. Türkler Anadolu’da yayılıp fetihler yaparken Bizans o devirlerde oldukça karışıktı. İmparator Mişel Dukas başı her sıkıştığında, isyanlarda büyük paralar ve tavizler vadederek yardım istiyordu. Kutulmuş Oğlu Süleyman şah, bu yardım talebinden önce 1076 yılında Konya’yı ve batısında yeralan Takkeli Dağın üstündeki Kevele kalesini ve civardaki kaleleri fethetmiş Batı Anadolu’ya doğru genişlemeye başlamıştı. Türkler Bizans’ın durumundan yararlanıp hem ince bir siyaset takip edip hem de fetihleri sürdürürken bu defa Süleyman şah ile ağabeyi Mansur’un araları açıldı ve kavga büyüdü. Bizans’ta sinsi bir siyasetle bu kavgayı körükleyerek kardeşler arasında çatışma zemini yarattı.Kardeş kavgasında Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah Horasan’dan bir ordu gönderip Süleyman’a yardım etti.Mansur ölmüştü ancak,Anadolu’da Büyük Selçuklular’ın desteklediği kuvvetli bir Türk Siyasi Birliği ve otoritesi de doğmuştu. Süleyman şah’a vadedilen Egemenlik Menşuru Sultan Melikşah tarafından gönderilmiş, Bağdad Halifesi de Sultanlık Ünvanını vermiş, böylece 1076 yılında Anadolu’da bağımsız ilk Türk Hükümdarı ünvanıyla Kutulmuşzade SULTAN SÜLEYMAN şAH ilk idare merkezini KONYA’da kurmuş ve İstiklal Menşuru’nu okutmuştur...

İşte eski adı İCONYOM=İKONYOM olan KONYA Anadolu Selçukluları’nın Başkenti olarak 1076 ‘da Vatanımız oldu.1308 yılına kadar hüküm süren Anadolu Selçukluları’nın Payitahtı olarak kalmıştır.232 yıllık saltanat süresi içinde 19 yıl İznik ve 6 yıl da Kayseri’nin Başkentlik yaptığı tarihi kaynaklarda yer almaktadır.Selçuklular’dan sonra Karamanoğulları’na da Payitaht olan Konya; Osmanlı ve Karamanoğlu arasında geçen çetin mücadelelere sahne olduktan sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1467 yılında kat’i olarak Osmanlı Toprakları içine alınmıştır...

Fetih ve Kuruluş için, konu bütünlüğü bozulmasın diye tarihi gelişmeleri ayrıntılı aktarmaya çalıştım.Selçuklular ve Karamanoğulları dönemlerinde yaşadığı şaşaalı devirler yanında acı-tatlı pekçok gelişmeler ve Haçlı Seferleri gören Konya’ya ait başka tarihi gelişmeleride yazmak umarım kısmet olur.

Tarihimizi ondan öğrenmekten büyük onur duyduğumuz İBRAHİM HAKKI KONYALI’yı bir kere daha minnetle ve rahmetle anıyor Kabri Cennet olsun diliyoruz...

Facebook'ta Yayınla>
Soru / Yorum Eklemek İçin Tıklayınız
..:: Sorular / Yorumlar ::..
Yazan : şehri filiz oğlu
Yazılış Tarihi : 5.09.2011
  insanlarımızın duyarsızlığınamı üzülmeli yoksa yitip giden şanlı tarihimizemi hangi milletin elinde böyle değerler vefasızlık bizim özelliğimizdir zaten güzel konyamıza güzel ülkemize sahip çıkalım ilk yorumu yapmakla sevinçliyim söylenecek daha çok şey var ama sözler yetmiyor icrat gerekli geçmişin kadrinin bilindiği herkez her şeyi değerince muamale ettiği günlerde buluşlma dileğiyle milletce (saygılarımla) !!!!!!!!!!
Cevap vermek için tıklayınız...
------------------------

Soru veya Yorum Eklemek için Tıklayınız



Bu konuyla ilgili tüm soru ve yorumlar girmek için tıklayınız.



Ne? nedir? Nasıldır? Nasıl yapılır? Ne zaman yapılır?
Copyright - Tarım Kütüphanesi - 2007